24 Eylül 2016 Cumartesi

Tarihi Mudanya Evleri (Bursa)

TARİHİ MUDANYA EVLERİ FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Eski ahşap evlerin bulunduğu Giritli Mahallesi (şimdiki Halitpaşa Mahallesi) Piçiretu adlı bir İtalyan mühendis tarafından planlanmıştır. Piçiretu’nun planladığı mahallelerde evler o kadar iyi yapılmış ki nereden baksanız denizi görürsünüz. Eski Cami’nin doğusunda Türkler batısında Rumlar otururmuş. Mütarekeden sonra Rumlar Yunanistan’a gidince Girit’ten gelen Türkler buraya yerleşmiş. Aslında Mudanya’nın yerlisi yok denecek kadar az artık. Mütarekenin imzalandığı 1922 yılına kadar burada 45 hane Türk nüfus varmış. O nedenle bugün Mudanya’da Mudanya’nın yerlisinden çok Girit göçmeni Bursa ve başka şehirlerden gelip yerleşener çoğunlukta.
http://www.mudanyaonline.net/

Mütareke Evi - Mudanya (Bursa)

MÜTAREKE EVİ FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


Mudanya Mütareke Evi. Mudanya’da, Türk Kurtuluş Savaşı’nı sonlandıran Mudanya Mütarekesi’nin imzalandığı tarihi evdir.
Rus asıllı tüccar Aleksandr Ganyanof’a ait olan ev, Mudanyalı iş adamı (şeker kralı) Hayri İpar tarafından satın alınarak onarılmış ve 1937 yılında Mudanya Belediyesi’ne bağlı bir müzeye dönüştürülmüştür. 1959 yılında Eski Eserler Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir.
Bodrum ve çatı katı dışında 2 katlı bir ahşap evdir. 19. yüzyıl sonlarının mimari yapısına sahiptir. Arsa alanı 800 meterekare, bina alanı 400 metrekaredir. 13 odası ve 2 büyük salonu vardır. Birinci katta mütarekenin imzalandığı salon ve görüşmelerde Türkiye’yi temsil eden İsmet İnönü’nün çalışma odası, üst katta İsmet Paşa ve yaverlerinin yatak odaları yer almaktadır. İsmet Paşa’nın çalışma odasında Paşa’nın savaştan sonra katıldığı bir antlaşmada şartlarının kabul edilmediğini görünce "Gerekirse savaşarız!" diyerek yumruğunu vurarak ikiye böldüğü mermer masa sergilenir. Mütareke dönemine ait eşyaların korunduğu evde o döneme ait fotoğraflar ve belgeler de sergilenmektedir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mudanya_M%C3%BCtareke_Evi

Mudanya - Myrlea (Bursa)

MUDANYAI FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


İlçenin tarihi milattan önce 7. yüzyıla dayanır. İlk adının Myrlea olduğu bilinmektedir. 12 İyon şehir devletinden olan Gemlik ve Erdek’in de kurucusu Kolofonlular tarafından kurulmuştur. Zaman zaman işgale uğrayan şehir, Makedonya Hükümdarı 5. Filip (Philippos) tarafından yıkılmış ve yerine, Apameia adı ile yeni bir şehir inşa edilmiştir. Bu şehir de işgale uğramış ve imar edilerek Montania adını almıştır. Mudanya adının buradan geldiği sanılmaktadır.
Mudanya, 1321 yılında Orhan Bey tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Mudanya Kasabası, Mondros Mütarekesi’nden sonra, önce İngiliz istilasına uğramıştır. Fakat Jandarma Onbaşısı Şükrü Çavuş’un İngiliz Deniz Piyadesi'nin çıkartma yaptığı iskelede İngiliz Ordusundan bir binbaşı ile bir eri öldürmesi üzerine bu işgal bir gün bile sürmemiştir. 25 Haziran 1920'de gerçekleşen bu olaydan 11 gün sonra İngiliz ordusunun yerini Yunanlar almıştır. Düşman işgali altında 2 yıldan uzun süre kalan Mudanya, 12 Eylül 1922 günü Yunan işgalinden kurtulmuştur.
Türk Kurtuluş Savaşı'nı sona erdiren anlaşma 3-11 Ekim 1922 tarihleri arasında yapılan konferans sonucunda Mudanya’da imzalanmış ve Mudanya Mütarekesi adını almıştır.
Zeytincilik, ilçe halkının birinci derecede gelir kaynağıdır. Bağcılık, sebze ve meyvecilik, ayçiçeği, soğan ve tahıl gibi diger tarımsal faaliyetler, az miktarda da olsa yapılmaktadır.
İlçede iş hacminin bir çoğunu ithalat-ihracat işlemleri oluşturmaktadır. İthalat, hem deniz ve hem de karayoluyla gelen sanayi mamulleri ve yarı mamullerinden; ihracat ise Bursa Organize Sanayi bölgesinde faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarının ürettikleri mamullerden ve gemilerle yapılan maden cevheri ihracatından meydana gelmektedir.
Marmara Denizi'nin aşırı kirlenmesi sonucu balıkçılık sektöründe büyük gerileme olmuştur.
Yaz mevsiminin serin geçmesi nedeniyle turizm sezonu pek uzun sürmemektedir. Dış turizmin yanında, özellikle başta Bursa olmak üzere çevre il ve ilçelerden gelenlerin olusturdugu günübirlik yerli turizm faaliyetleri yapılmaktadır. Bunun yanında kendi yazlık evlerinde kalanların sayısı da hayli fazladır.
Mudanya Orman Müdürlüğü bünyesinde 6 bin 380 hektar orman alanı bulunmaktadır. Genelde çam ve meşe ile meşe içindeki maki formundaki bitkilere rastlanır. Her yıl yaklaşık 1000 ster kâğıtlık odun Seka’ya, 500 ster lif yonga Bursa Sunta Fabrikası’na, 20 ton defne yaprağı da yağ imalatında kullanılmak üzere İzmir’e gönderilmektedir. Toplam orman ürünleri üretimi yıllık 13000 ster civarındadır (1 ster = 1 m3).
Mudanya'da sanayi pek gelişmemiştir. Büyük sanayi kuruluşları olarak Yazaki ve Prysmian fabrikaları ve yan sanayileri, 1991 yılında kurulan Küçük Sanayi Sitesi'nde çeşitli iş kollarında faaliyet gösteren 42 işyeri, Zeytinciler Hali'nde ise 50 adet dükkân bulunmaktadır. Ayrıca ilçede büyüklü küçüklü zeytin işleme tesisleri mevcuttur.
İlçenin zamanla artan popülerliği, feribot seferleri ile İstanbul'a erişiminin kolay olması ve deniz kıyısı olması insanların ilgisini çekmektedir.İlçede 2012 yılından beri kentleşme büyük oranda artmaktadır. İlçenin hemen hemen her mahallesinde lüks apartman site ve rezidans inşaatlarına rastlamak mumkundur.Giderek gelişen altyapısı ile Mudanya inşaat sektöründe hızla ilerlemektedir.
İlçenin en eski yerel gazetesi Mudanya'nın Sesi gazetesidir ve halen yayın hayatını sürdürmektedir.
İlçeye bağlı Güzelyalı semtinde açılan modern terminalle hızlı feribot aracılığıyla İstanbul'a 75 dakikada ulaşmak mümkün olmaktadır.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Mudanya

Eski Kaplıca (Armutlu Hamamı) (Bursa)

ARMUTLU HAMAMI FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Bursa’nın en büyük kaplıcalarından biri olan Eski Kaplıca’nın (Armutlu Hamamı olarak da bilinmektedir) inşa edildiği yerde eskiden Bizans’lılara ait bir hamam kalıntısı bulunduğu çeşitli kaynaklar tarafından ifade edilmektedir. I. Murat tarafından 1394 yılında çifte hamam olarak yaptırılan binaya, 1511 yılında II. Bayezıt tarafından soğukluk bölümü ekletilmiştir. Binanın duvarları taş ve tuğla ile örülmüştür. Ortasında büyük bir şadırvan bulunan soğukluk bölümünün üzeri kubbe ile örülmüştür. Bu bölümün altında mahzen veya ahır olarak kullanıldığı düşünülen bir bodrum katı bulunmaktadır. Merkezin ufak bir şadırvan, sağında küçük bir oda bulunan hamamın ılıklık bölümünde sekiz sütünü birbirine bağlayan yuvarlak kemerler kubbeye taşımaktadır. Sıcaklık bölümünü örten kubbe ise yedi metre çapındaki havuzun çevresindeki sekiz sütünü birbirine bağlayan yuvarlak kemerlerin üzerine oturmaktadır. Sütunlar ve sütun başlıkları ile havuz kenarında ağzından sıcak su boşalan aslan ağzı Bizans döneminden kalmıştır. İlk yapıldığında kurşunla kaplı çatı, 1612 yılında kiremitle örtülmüştür. II. Bayezıt tarafından yaptırılan soğukluk bölümünün üzerindeki iki kubbe ise daha sonra kurşun ile kaplanmıştır.
UlaşımBursa merkez ve çevrelerinden metro,otobüs ve minibüslerle Kükürtlü Mahallesine ve kaplıcaya ulaşılabilir.
AdresKükürtlü Mahallesi Eski Kaplıca Sokak Osmangazi/BURSA
http://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/bursa/gezilecekyer/eski-kaplica-armutlu-hamami

15 Eylül 2016 Perşembe

Cıkcık Hamamı (Bursa)

CIKCIK HAMAMI FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Vakıflar Genel Müdürlüğü uhdesindeki sultan külliyelerini de himayesi altına alan Büyükşehir Belediyesi, Hüdavendigar Külliyesi’nin bir parçası olan Cık Cık Hamamı’nda da restorasyon çalışmalarını başlattı. Osmanlı Sultanı 1. Murat Hüdavendigar tarafından 1366 yılında yaptırılan 1. Murat Camii’nin, medrese olarak kullanılan üst katında eğitim gören talebelerin kullanması amacıyla yaptırılan ve ücretsiz olması nedeniyle ‘Gir-Çık Hamamı’ olarak adlandırılan , tarihi yapının günümüze ise ‘Cık Cık Hamamı’ olarak taşındığını vurguladı.

Aslına uygun hizmet verecek
Caminin üst katı 1914 yılına kadar medrese olarak kullanılırken, caminin hemen yanında bulunan ve önceleri öğrencilere, daha sonraları ise bekarlara hizmet veren hamam, zaman içinde deprem ve yangınlarda kısmen yıkımdı. Hüdavendigar Külliyesi müştemilatı arasında yer alan harabe görümündeki Cık cık Hamamı, Büyükşehir Belediyesi tarafından yine aslına uygun hale getiriliyor.




Molla Hüsrev (Bursa)

MOLLA HÜSREV FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Osmanlı alimlerinin önde gelenlerden olup, asıl adı Mehmed Bin Feramuz Bin Ali dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın Köyünde doğduğu ve Türkmenlerin Üçok Koluna mensup Varsak boyundan olduğu anlaşılmaktadır. Müderrislik, kazaskerlik ve şeyhülislamlık görevlerinde bulunan Molla Hüsrev’in doğum tarihi belli değildir, 1480 yılında vefat etmiştir.
Küçüş yaşta iken babasını kaybettiğinden Osmanlı emiri olan eniştesi Hüsrev Bey’in himayesinde eğitimini tamamladığından Hüsrev Kaynı diye çağırılırdı, daha sonra’da Molla Hüsrev adıyla meşhur olmuştur.
Sadeddin Taftazani’nin öğrencilerinden Mevlana Burhaneddin Haydar el Herevi’den ve Molla Fenari’nin çocuklarından Yusuf Bali Efendi’den ders almıştır. Eğitimini tamamladıktan sonra ilk olarak Edirne’de Şah Melek Medresesinde daha sonra da II. Murad’ın Edirne’deki Halebiye Medresesinde müderrislik yapan Molla Hüsrev, 1444 yılında kazasker olarak atanmış 1446 yılında da Edirne Kadısı olmuştur.
Sultan II. Mehmed’i İstanbul’un fethi için teşvik eden devlet adamları arasında Molla Hüsrev de bulunmaktaydı bu yüzden Fatih’in nezdinde büyük itibara sahipti. Fetih ile birlikte Ayasofya Medresesi’nde ilk müderrislik görevi kendisine verilmiştir. 1455 yılında Bursa kadısı olarak gördüğümüz Molla Hüsrev, 1459 yılında İstanbul kadısı Hızır Bey’in vefatı üzerine yerine İstanbul kadısı olmuş ayrıca Eyüp,Galata ve Üsküdar kadılarıda kendisine bağlanmıştır.
Molla Hüsrev, Ayasofya’ya geldiğinde bütün cemaat ayağa kalkar ve kendisine saygı gösterirdi. Bu durumu gören Fatih Sultan Mehmed ” Zamanımızın Ebu Hanifesi Molla Hüsrev’dir ” diyerek iltifat etmiştir.
1426 yılında bir davette ortaya çıkan protokol kriziyle Fatih’e gücenen Molla Hüsrev İstanbul’u terk ederek Bursa’ya geldi ve Zeyniler’de bir medrese inşa ettirip dersler vermeye başladı. 1469 yılına kadar yedi sene boyunca Bursa’da kaldıktan sonra Fatih’in daveti üzerine yeniden İstanbul’a dönen Molla Hüsrev, şeyhülislamlık makamına tayin edilmiş ve 1480 yılında vefatına kadar bu görevde kalmıştır. Cenaze namazı Fatih camiinde kılındıktan sonra Bursa’ya nakledilerek Zeynilerdeki medresesinin haziresine defnedilmiştir.
Orta boylu, uzun sakallı, heybetli, diyanetperver ve mütevazi bir kişiliği vardı. Başına İmam-ı Azam tacı gibi küçük bir sarığı giyerdi. Konağında birçok hizmetçisi bulunmasına rağmen odasını kendisi süpürür ve temizler, kandilini de kendisi yakardı
İstanbul2un Vefa semtinde bir de cami yaptırmış olan Molla Hüsrev, hukuk ve fıkıh alimi olduğu gibi iyi de bir şairdir, Türkçe ve Arapça şiirler yazmıştır. Medreselerde okutulan 12 kitap kaleme almışsa da en meşhuru Fatih’e takdim ettiği Dürer ve Gürer adlı eseridir.

Zeyniler Kabristanı
“Avusturyalı bir profesör Molla Hüsrev’in Dürer ve Gürer adlı eserini okur ve hayran kalır . 1940lı yıllarda ta Avusturya’dan kalkar Türkiye’ye Bursa’ya gelir. Çelik Palas’a yerleşir. Çelik Palas o senelerde yeni yapılmıştır. Geldiği günün sabahı smokinlerini giyer. Ve Çelik Palas yöneticilerine

-“Ben Molla Hüsrev’in mezarını türbesini ziyaret etmek istiyorum bana bir fayton tutar mısınız?” der. Otel idarecileri birbirlerine şaşkın şaşkın bakarlar bu isimde bir türbe bilmiyoruz derler. Otel idaresi önce vilayete sonra vakıflar müdürlüğüne ve müze müdürlüğüne sorarlar. Cevap aynı:

-Bilmiyoruz.

Bunun üzerine otel idaresi maarif (milli eğitim) müdürlüğüne müracaat eder, maarif müdürlüğü :

– “araştıralım” der.

Evvelce Ulucami imam-ı salisi(üçüncü imamı) olarak görev yaparken maarif müdürlüğüne müfettiş olarak getirilen hafız Necip Aksoy beye sorarlar ve nihayet ondan cevap alırlar. Necip bey :

-“Molla Hüsrev Emir Sultan Zeyniler Camii bahçesinde medfundur” der. Ve misafir profesörü ile beraber kabri ziyarete giderler.

Avusturyalı profesör kabri görünce şaşkına döner çünkü gördüğü manzara yürekler acısıdır. Mezarın başında kitabeyi ihtiva eden sadece basit bir taş kalmıştır. Mezarın ortasında bir köpek yatmış güneşlenmektedir. Civarında da tavuklar eşinmektedir.

Profesör renkten renge girer. Misafir olduğu için fazla konuşmaz. Sadece:

-“Bu bilim adamı bizde olsa biz buna büyük bir anıt yaptırırız”der . Aynı gün Bursa’dan ayrılır.

Bu olayı maarif müfettişi Necip Aksoy beyden ve Bursa’da uzun yıllar Milli Eğitim müdürlüğü ve daha sonra da milli eğitim bakanlığı ilköğretim genel müdürlüğü yapan Ertuğrul Seyhan beyden dinledim Bu caminin haziresinde Molla Hüsrev’den başka daha pek çok alim vardır. Caminin hemen üzerinde dikkat çeken mezar Molla Hayali’nin mezarıdır. Zeyniler haziresiyle ilgili eskiden eserler yazıldığını söylemiştim. Günümüzde bu hazireyle ilgili görebildiğim kadarıyla müstakil bir eser yok. Yalnızca araştırmacı Hasan Turyan’ınEmir Sultan’ la birlikte yayınladığı Zeyniler haziresi kitapçığı var. Hasan beyin isminin başında bir araştırmacı unvanı olmamasına rağmen Bursa aşkı ona bu şehre dair pek çok eser yazdırmış. Molla Hayaliyi Onun verdiği bilgilerden dinleyelim…

Zeyniler Kabristanı (Bursa)

ZEYNİLER KABRİSTANI FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Hazire, etrafı çevrili mezarlık demektir. Kökü olan hazr bir şeyin bir havzada toplanmasıdır(el-İsfahani, Müfredat). Yani etrafı belirli bir alanı ifade eder. Bu yüzden bu kökten türeyen mahzur yasaklanmış manasındadır. Günlük kullanımda ‘bir mahzuru var mı’ diye sorarken bu kelimeyi kullanırız. İşte bu kökten türeyen ve etrafı çevrili mezarları ifade eden  hazire kelimesi genellikle  külliye cami, mescit, tekke gibi dini yapıların avlularında yer alan etrafı duvar veya parmaklıkla çevrili mezarlıklara verilen isimdir. (Bu arada mezarda ziyaret edilen yer manasında yine Arapça bir kelimedir).
Bursa’mızda pek çok külliyenin önemli haziresi vardır. Ancak bir tanesi içinde taşıdığı büyük âlimlerin ve ünlü isimlerin şöhretiyle tarih boyunca hep özenle anıla gelmiştir. Bu hazire tarihte önemli bir tarikatın merkezi olan Zeyniler haziresidir. Emir sultan camisinin hemen doğu tarafında Dere Bahçe’ye giderken sağ tarafta yer alır. Burası önemli tarihi yapıların en doğuda olanıdır bu yüzden kıymetli hocamız Mustafa Kara her yıl yaptığı tadına doyum olmayan Bursa turlarını buradan başlatır.

Bu hazire zamanla öyle genişlemiş ve öyle önemli isimleri medfeninde misafir etmiştir ki Mustafa hocamızın deyimiyle Osmanlı döneminde sadece bu caminin haziresinde yatanları anlatan özel eserler, risaleler kaleme alınırdı.bir dönem herkesin defnedilmek istediği bir yerdi burası. “Beş yüzyıllık bir hamuşhane”, suskunlar diyarıdır burası…
Bu hazire esasında şimdi görüldüğü kadar küçük değildi. Molla Hüsrev hazretlerinin şimdi mezarının olduğu yeri kapsayan medreseyi ve Abdul LatifKudsî’nin türbesini de içine alan büyük bir hazire idi.Abdül Latif-i Kudsî Hazretlerinin türbesi, şuan mezarlığın dışında, binaların ortasında kalmış durumda. yani şimdiki mezarlığın etrafındaki binalar gerçek mezarlığın üzerinde sonradan yapılmışlardır.

Şimdi bu mezarlığın önemli hazirenin kimleri ağırladığına bir bakalım…

MOLLA HÜSREV

Molla Hüsrev (ö.1480) Osmanlıda müderrislik, kazaskerlik ve en yüksek dini mevki olan şeyhülislamlık mertebesine yükselmiş ulu bir alimdir. Fatih sultan Mehmet’in hocalarındandır. Yazdığı pek çok ünlü eseriyle meşhurdur ki bunların en önemlisi İslam hukuku metodolojisine dair yazdığı Gürer ve onun şerhi olan Dürer kitaplarıdır. İstanbul’da padişahın himayesinde iken Molla Hüsrev’in Ayasofya’ya her girişinde halkın ayağa kalkması ve ona hürmet etmesini gören Fatih sultan Mehmet onunla ilgili olarak “zamanımızın Ebu Hanife’si Molla Hüsrev’dir “ demiştir. Hayatı ve eserleri hakkında geniş bilgiyi Prof. Dr. Ferhat Koca’nın eserinde bulabilirsiniz. Ancak ben onun ne kadar kıymetli bir âlim olduğunu şu ibretlik hikâyeyle aktarmak istiyorum:“Avusturyalı bir profesör Molla Hüsrev’in Dürer ve Gürer adlı eserini okur ve hayran kalır . 1940lı yıllarda ta Avusturya’dan kalkar Türkiye’ye Bursa’ya gelir. Çelik Palas’a yerleşir. Çelik Palas o senelerde yeni yapılmıştır. Geldiği günün sabahı smokinlerini giyer. Ve Çelik Palas yöneticilerine

-“Ben Molla Hüsrev’in mezarını türbesini ziyaret etmek istiyorum bana bir fayton tutar mısınız?” der. Otel idarecileri birbirlerine şaşkın şaşkın bakarlar bu isimde bir türbe bilmiyoruz derler. Otel idaresi önce vilayete sonra vakıflar müdürlüğüne ve müze müdürlüğüne sorarlar. Cevap aynı:

-Bilmiyoruz.

Bunun üzerine otel idaresi maarif (milli eğitim) müdürlüğüne müracaat eder, maarif müdürlüğü :

– “araştıralım” der.

Evvelce Ulucami imam-ı salisi(üçüncü imamı) olarak görev yaparken maarif müdürlüğüne müfettiş olarak getirilen hafız Necip Aksoy beye sorarlar ve nihayet ondan cevap alırlar. Necip bey :

-“Molla Hüsrev Emir Sultan Zeyniler Camii bahçesinde medfundur” der. Ve misafir profesörü ile beraber kabri ziyarete giderler.

Avusturyalı profesör kabri görünce şaşkına döner çünkü gördüğü manzara yürekler acısıdır. Mezarın başında kitabeyi ihtiva eden sadece basit bir taş kalmıştır. Mezarın ortasında bir köpek yatmış güneşlenmektedir. Civarında da tavuklar eşinmektedir.

Profesör renkten renge girer. Misafir olduğu için fazla konuşmaz. Sadece:

-“Bu bilim adamı bizde olsa biz buna büyük bir anıt yaptırırız”der . Aynı gün Bursa’dan ayrılır.

Bu olayı maarif müfettişi Necip Aksoy beyden ve Bursa’da uzun yıllar Milli Eğitim müdürlüğü ve daha sonra da milli eğitim bakanlığı ilköğretim genel müdürlüğü yapan Ertuğrul Seyhan beyden dinledim Bu caminin haziresinde Molla Hüsrev’den başka daha pek çok alim vardır. Caminin hemen üzerinde dikkat çeken mezar Molla Hayali’nin mezarıdır. Zeyniler haziresiyle ilgili eskiden eserler yazıldığını söylemiştim. Günümüzde bu hazireyle ilgili görebildiğim kadarıyla müstakil bir eser yok. Yalnızca araştırmacı Hasan Turyan’ınEmir Sultan’ la birlikte yayınladığı Zeyniler haziresi kitapçığı var. Hasan beyin isminin başında bir araştırmacı unvanı olmamasına rağmen Bursa aşkı ona bu şehre dair pek çok eser yazdırmış. Molla Hayaliyi Onun verdiği bilgilerden dinleyelim…

Emir Sultan Hamamı (Bursa)

EMİR SULTAN HAMAMI FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Emir Sultan Hamamı , Yıldırım Beyazıt’ın kızı,Emir Sultan’ın karısı Hindu Sultan tarafından 1426 yılında Bursa’nın Emir Sultan semtinde yaptırılmıştır. Bu hamam Emir Sultan Camii’sinin güneyinde yer almaktadır.
Hamam dikdörtgen planındadır fakat soğukluğu karedir.İlk yapıldığında soğukluğun üzerinde kubbe vardır. Fakat daha sonra bu bölüm düz bir çatı haline getirilmiştir.Soğukluktan kare planlı üzeri kubbeli bir bölümden ılıklığa geçilmektedir. Ilıklığın çevresinde iki halvet hücresi ile hela vardır. Buradan da üç eyvanlı ve iki halvetli sıcaklık bölümüne geçilmektedir. Göbek taşının bulunduğu sıcaklığın üzeri de kıvrımlı bir kuşağın bulunduğu bir kasnak ve kubbe ile örtülmüştür.Bu hamam  1622, 1670 ve 1712 yıllarında onarılmıştır.

Emir Sultan Türbesi (Bursa)

EMİR SULTAN TÜRBESİ FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


Osmanlıların kuruluş devrinde Bursa'da yaşayan büyük velî. İsmi Muhammed, lakabı Şemsüddîn'dir. Babasının adı Ali'dir. 1368 (H.770) senesinde Buhârâ'da doğdu. Soyu, Peygamber efendimize dayanır. Ona, Buhârâ'da doğduğu için Muhammed Buhârî, Seyyid olduğu için Emîr Buhârî, Yıldırım Bâyezîd Hanın dâmâdı olduktan sonra da Emîr Sultan denilmiştir.

Emîr Külâl ismiyle tanınan babası geçimini çömlekçilikle sağlayan bir velî idi. Buhârâ'da sevilir ve duâsını almak için kendisine sık sık başvurulurdu. Nakşibendiyye tarîkatının Nurbahşiye koluna mensuptu. Emîr Külâl oğlunu yetiştirmek için büyük gayret gösterdi. Onu sağlam bilgi ve ahlâk temelleri üzerinde yetiştirmeye çalışan Emîr Külâl, oğluna, bir mesleğe sâhib olması için, çömlekçiliği de öğretti. Emîr Sultan küçük yaşta annesini kaybetti ve öksüz kaldı. Babası onun annesizliğini aratmayacak ölçüde ona yaklaştı ve sevgi bağı kurdu. Babasının ona sık sık verdiği nasîhatlardan biri şöyle idi:

"Ey oğlum! Peygamber efendimizi, babandan, anandan daha fazla sevmelisin. Soyunla öğünmemelisin, ağzından hiç yalan çıkmamalı. Her günü ömrünün son günüymüş gibi tamamlamaya çalışmalısın. İlim öğrenmekte aslâ erinip üşenmemelisin. Ak sakallı da olsan, düşmanla cihâdı bırakmamalısın. Selâm vermeden hiç bir topluluğa girmemelisin. Nikâhsız bir kadınla oturmamalısın. Kur'ân-ı kerîm rehberin, hadîs-i şerîfler ise yol göstericin olacaktır.

Ey oğlum! Hayat her yönü ile senin için bir mekteptir. Hayıra koş, kötülükten kaç. En büyük silâhın, Allahü teâlâya ettiğin duândır. Bunu aslâ unutma!"

Babasının bu şekildeki nasîhatları ile yetişen Emîr Sultan ayrıca, birçok tasavvuf ehlinin sohbetlerine de devâm etti.
http://biriz.biz/evliyalar/ea0652.htm

Eskikaraağaç - Gilyos - Leylikli Köy (Bursa)

ESKİKARAAĞAÇ FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

skikaraağaç, Bursa ilinin Karacabey ilçesine bağlı bir köydür.
Tarihi Rum köyüdür. Orjinal ismi Gilyos'tur. Daha sonra bu isim Rum'ları çağırıştırmasın diye Eskikaraağa olarak değiştirilmiştir.
Uluabat Gölü kenarında eski bir Rum köyüdür Eski Karaağaç. 
Bu köyün ilginç bir yanı 2005 yılından bu yana her Mayıs ayında Leylek Şenliği düzenlenir. 
Şenlik, Leylek Dostu Köyler Projesi kapsamında çok sayıda kuruluşun (Köy Muhtarlığı, Uludağ Üniversitenin Kuş Gözlem Topluluğu, Belediye, Orman İl Müdürlüğü gibi) katkıları ile gerçekleştirilir. Şenliğin amacı ise Uluabat Göl' ünü tanıtmak ve göldeki çevre sorunlarını yakından görmelerini sağlamaktır. Aynı zamanda da köyün girişindeki artık kullanılmayan okul binası, leylek evi haline getirilmiş, binanın içinde gözlem odası hazırlanmış, yuvalara yerleştirilen kameralar sayesinde leyleklerin yuvalardaki hareketleri izlenebilinir hale getirilmiş. 
3 günlük şenlik boyunca Uluabat Gölü kıyısındaki köylere geziler düzenlenir, köy kahvesinde şiir dinletileri, açık hava fotoğraf sergisi, tiyatro gösterileri, belgesel gösterimleri, konser gibi sanatsal etkinliklerin yanı sıra gölde kayık gezisi, köylülerin ve çeşitli kurumların ürünlerinin standlarda satışı, hatıra kart pul ve fotoğraflarının satışı, fener alayı gerçekleşir.Leylek Şenliği'nin organizasyonuna Avrupalı doğa kuruluşları da katkıda bulunmaktadır. 

Bu yıl Mayıs ayında Leylek Şenlikleri'nin dördüncüsü gerçekleştirilmiş. 

Köye girdiğinizde zaten her yerde leylek göreceksiniz. Leylekler hakkında bilgilendirici tabelalar sayesinde ne kadar çok çeşit leylek olduğunu öğrendim. 

Seneye Mayıs ayında 5. Uluslararası Leylek Şenliğine belki hep birlikte katılırız. 

Köye nasıl gidilir Bursa'dan İzmir istikametine giderken, Apolyont kavşağını yaklaşık 4 km geçtikten sonra sola yol ayrılıyor. Ayrıldıktan 3 km sonra köy karşınıza çıkıyor.

8 Eylül 2016 Perşembe

Mihraplı Cami (Bursa)

MİHRAPLI CAMİ FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


Mihraplı camiisi 1989 yılında yapımına başlanmış 2OO5 yılında ibadete açılmıştır.halen ibadet yapılmaktadır.
Mihraplı Camii, Dikkaldırım ile Beşevler arasında kalan bir noktada. Batı garjının hemen yukarısında kalıyor. Çok da tarihi bir cami değil ancak içine gidiğimde daha bahçedeki şadırvanından itibaren büyüklüğü ve süslemelerinden çok etkilendim. Yanıbaşında ağaçlık alanın paşaçiftliği arazisi olabilceğini düşünüyorum. Resmini çekmedim ancak kavak koruluklarının yanında çok güzel duruyor. Tek kötü tarafı caminin alt katlarının dükkan ve market olarak kullanılması. Bu yüzden dış bahçesinden bakınca orjinalliği bozuluyor. 
Caminin dış tarafı geniş bir dinlenme alanı ile çevrili. Açıkcası Bursa'da tarihi eserlerde bile pek göremediğimiz bu özellik çok hoşuma gitti. Ancak caminin alt katları dükkan olarak kullanıldığı için dış görüntüsü o kadar da güzel durmuyor. İçi de resimlerde görünenin aksine oldukça geniş. Hele avizelerinin büyüklüğü çok etkileyici. Biraz daha büyük olsa imiş Kocatepe camii genişliğine ulaşacakmış. Şahsen iç süslemelerinin camiyi çok ihtişamlı gösterdiğini düşünüyorum. 
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=16257

Zeyniler Camii (Bursa)

ZEYNİLER CAMİ FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


Bursa’nın doğusunda, Emirsultan Mahallesi’nde, Zeyniler Caddesi ile Gündoğdu Sokağı arasındadır.
Sultan II.Murat zamanında, Zeyniye tarikatından Abdüllâtif-i Kudsi Efendi adına Hoca Ramazan tarafından dergah olarak yaptırılmıştır. Muallimzade Ahmet Şemseddin Efendi tarafından da 1568’de camiye çevrilmiştir.

Yanları kapalı, ortadaki dar, yanlardaki geniş üç bölümlü, tonoz örtülü bir son cemaat yeri vardır. İbadet mekanı kare planlı olup, sekiz köşeli kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür.

Duvarlar iki sıra tuğla, iki sıra moloz taş ile örülmüştür. Mihrap ve minberi oldukça sadedir. Cami çeşitli dönemlerde, 1568, 1600, 1679, 1745, 1761 ve 1957 yıllarında onarım geçirmiştir.
http://wikimapia.org/5891815/tr/Zeyniler-Camii

Starpark Lunapark (Bursa)

STARPARK LUNAPARK FOTO ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

1960 yılından beri lunapark sektöründe faaliyet göstermekteyiz. Ülkemizin bu sektördeki yetersizliğini fark ettik ve 1994 yılında işlettiğimiz şubelere ek olarak 2.700 m2’lik fabrikamızda imalata başladık. Şu anda OSB’de 3.770m2 kapalı alandaki fabrikamızda imalatımız devam etmektedir.

İmal ettiğimiz ürünleri yurt dışında bir çok fuarda sergiledik. Sınırsız hayal gücü ve teknoloji gerektiren bu sektörde kısa zamanda Avrupa’nın önde gelen firmaları arasında yerimiz aldık.  2004 yılında İtalya Rimini’de düzenlenen Park Show 2004 fuarında “Golden Pony” ödülünü almaya hak kazandık. Şu anda Avrupa’nın CE işaretli firmalarından biriyiz.
http://www.starpark.com.tr/tr/

BUDO - BURSA DENİZ OTOBÜSLERİ

BUDO FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

BUDO - Bursa Deniz Otobüsleri İşletmesiBursa ile İstanbul arasında deniz ulaşımını sağlamak amacıyla Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulmuştur. Seferlerine 23 Ocak 2013 tarihinde başlamıştır. İstanbul-Bursa seferlerinde yolculara İDO dışında bir seçenek daha sunmaktadır.
Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin ulaşım şirketi BURULAŞ'ın bünyesinde kurulan BUDO'nun seferleri İstanbul'da Kabataş İskelesinden, Bursa'da Mudanya İskelesinden yapılmaktadır. Ayrıca Armutlu (İhlas)
seferleri de eklenmiştir.
Hüdavendigar gemisi Norveç’ten, Nilüfer Hatun gemisi İtalya’dan, Yıldırım Beyazıt ismi verilen gemi Yunanistan’dan satın alınmıştır, daha önce Çanakkale’de çalışan Conkbayırı isimli dördüncü gemi ise kiralanmıştır.
https://budo.burulas.com.tr/