28 Nisan 2015 Salı

1.Murad Türbesi (Hüdavendigar) (Bursa)

1.Murad Türbesi (Hüdavendigar) (Bursa) fotoğrafları için resmi tıklayın.
Çekirge’de Hüdavendigâr Camisi’nin karşısındadır. 1.Kosova Savaşı’nda (1389) şehit olan Sultan 1.Murat’ın türbesini Yıldırım Beyazıt yaptırmıştır. Ancak bu türbe 1855 depreminde yıkılmış, eski temelleri üzerine yeniden yapılmış, zaman zaman da onarılmıştır.

Türbe 17.60x17.60 m. ölçüsünde kare planlıdır. Kalın duvarların çevrelediği türbeyi sekiz sütunun taşıdığı sekizgen kasnaklı bir kubbe örtmüştür. Kuzey cephesi dışarıdan üç payanda ile desteklenmektedir. Türbenin içerisi yuvarlak kemerli dokuz pencere ile aydınlatılmıştır.

Türbenin içerisinde ortada pirinç parmaklıklarla çevrili Sultan 1.Murat’ın sandukası vardır. Bunun yanında torunu Süleyman Çelebi, Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Musa Çelebi, Sultan I.Murad’ın oğlu Yakup Çelebi (1364-1389) Süleyman Çelebi’nin oğlu Orhan Çelebi (1395-1429), Sultan 2.Beyazıt’ın oğlu Şehzade Mehmed’in (1476-1504) sandukaları bulunmaktadır.

1.Murad Türbesi (Hüdavendigar) (Bursa) Fotoğraf Küresi için tıklayın


wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=16613

Zeytinbağı (Trilye) (Bursa)

Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Tirilye (Rumca: Τρίγλια, Triglia,Brylleion, önceki adı Zeytinbağı) Bursa'nın Mudanya ilçesine bağlı belde.
İlçenin batısında, 11 kilometre uzaklıkta, Marmara Denizi kıyısındadır. Bazı araştırmacılar Tirilye’nin Brylleion bağlı Tereia olduğunu iddia etmektedirler.Tirilye’nin kardeş şehirleri Yunanistandaki Rafina ve Nea Tirilya dır.Tirilye’nin bulunduğu bölge tarih içinde Misyalılar, Traklar, Antik Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar tarafından yönetilmiştir. 1330’da Osmanlı egemenliğine giren Tirilye’nin ismi 1900’lü yılların başında "Mahmutşevketpaşa" kasabası olarak değiştirilmişse de yerleşim Tirilye olarak anılmaya devam etmiştir. 1963 yılında Zeytinbağı; adını alan belde, 2011’de alınan bir kararla tekrar “Tirilye” adını almıştır.
Limanı,balık lokantaları,temiz havası ve manzarası , zeytin ve zeytin yağı, çıtır kabağı ile gelen ziyaretçileri ağırlar.

tr.wikipedia.org/wiki/Tirilye,_Mudanya
www.trilye.com.tr

26 Nisan 2015 Pazar

Türk İslam Eserleri Müzesi (Bursa)

Türk İslam Eserleri Müzesi; 1419 yılında dönemin Osmanlı hükümdarı Çelebi Mehmed tarafından yaptırılan Yeşil Külliye’nin, Yeşil Medresesi bünyesinde yer almaktadır. 1930-1972 yılları arasında Bursa Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan Yeşil Medrese, 1975 yılından beri ise Türk İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet vermektedir.

Müzede; 12.yüzyıl ile 20.yüzyıl arası bir zaman dilimi içinde yer alan el yazması kitaplar, İslami kitabeler, İslami sikkeler, zırhlar, silahlar, işlemeler, mezar taşları ve Osmanlı ile Selçuklu dönemini yansıtan birçok malzeme bulunmaktadır. Bursa yöresine ait hamam eşyaları, Bursa dergah ve tekkelerine ait eşyalar, hat sanatı levhaları, Osmanlı nişan madalyaları, mutfak ve kahve eşyaları, Hafız Osman ve Şeyh Hamdullah gibi ustaların hat sanat örneklerinin yanı sıra Karagöz Hacivat gölge oyunu ile ilgili eşyalar da Türk İslam Eserleri Müzesi’nde sergilenmektedir. Müzenin değerli eşyalar kategorisinde ise Memlük Sultanı tarafından Yıldırım Bayezid’e hediye edilen ceylan derisi ile ciltlenmiş Kuran-ı Kerim, 1323 tarihli bir Kuran-ı Kerim, 14.yüzyıla ait zengin tezhipli Bakara Suresi, Sultan 2.Murad’a ait Kuran-ı Kerim, 975 yılında yazılan bir dua kitabı ve 15.yüzyıla ait çini tabaklar yer almaktadır. Müzenin bahçesinde ise 15.yüzyıl ile 19.yüzyıl arasındaki dönemi kapsayan, Bursa’nın farklı bölgelerinde bulunmuş mezar taşları sergilenmektedir.
http://gezipgordum.com/turk-islam-eserleri-muzesi-yesil-medrese/
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Üftade Camii (Bursa)

Bursa, Pınarbaşı semti yamaçlarında bulunan Üftade Camisi’ni Üftade Mehmed Muhiddin XVI.yüzyılın sonlarına göre yaptırmıştır.
Cami günümüze orijinal şekli ile gelememiştir. Kazım Baykal “Bursa ve Anıtları” kitabında buradan minare ve kubbesi yıkılmış bir cami olarak söz etmektedir. Bugün ahşap çatılı bir camidir. Buradan da ilk yapılışında kubbeli olduğu anlaşılmaktadır.
Son cemaat yeri ile ibadet mekanı aynı çatı altındadır. Cami 9.90 x 9.75 m. ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Camiye doğu yönündeki bir kapıdan girilmektedir. İbadet mekanının üzerini örten tavan geometrik motiflerle bezenmiştir. İbadet mekanının kuzey ve doğu duvarlarındaki altlı üstlü pencerelerle aydınlatılmıştır.
Cami 1975-1977 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
Hz. Üftade
Mehmed Muhyiddin Üftade 895 (1490) yılında Bursa'da dünyaya gelmiş, 988 (1580)'de yine Bursa'da vefat eylemiştir. Üftade, Bursa'da kurulup teşkilatlanan ve daha sonra Anadolu ve Balkanlar'a yayılan Celvetiye Tarikatı'nın Piri ve Aziz Mahmud Hüdayi'nin de şeyhidir.
Üftade Adını Alışı
Gençlik yıllarında Ulucami ve Doğanbey Mescidi'nde fahri müezzinlik yapan Mehmed Muhyiddin'in sesi çok güzeldi. Halk O'nu dinleyebilmek için ezandan önce caminin etrafında erkenden toplanırlardı. Bir gün yaptığı bu hizmete mukabil caminin mütevellisi kendisine bir kaç akcelik maaş tayin etti. 0 gece rüyasında “mertebenden üftade oldun (düştün)” itabına maruz kalan Mehmed Muhyiddin, derhal maaşı terk ederek kendisine “Üftade” lakabını taktı. Daha sonraları da bazı şiirlerinde kullandığı sanılan “Muhyiddin” mahlasını bırakıp Üftade mahlasını kullanmaya başladı. Bu gün elimizdeki Divan'ı bu mahlasla kaleme alınmıştır.
https://www.flickr.com/photos/orcin70/sets/72157649714006494/
Diğer fotoğraflar içi resmi tıklayınn

Timsah Arena (Bursa)

Bursa Büyükşehir Belediyesi Stadyumu  veya Bursaspor taraftarlarınca kullanılan ismiyle Timsah Arena, Veledrom Bursa'da inşaası devam eden çok amaçlı bir stadyumdur.

24 Şubat 2011 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı ihaleyi Gintaş'ın  kazanmasıyla başlayan projenin hala tamamlanması beklenmektedir. Türk Telekom Arena ile birlikte Türkiye'deki C90 görüş açısına sahip iki stadyumdan biri olan proje toplam 45.000 koltuk kapasitelidir.
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Teleferik (Bursa)


Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Türkiye’nin ilk teleferiği olarak ziyaretçilerini ağırlamaya başlayan Bursa Teleferik,
ilk kez 29 Ekim 1963 yılında ziyaretçilerini ağırlamaya başlamıştır.
http://www.teleferik.com.tr/bursa/
Bundan tam 50 yıl önce 1963 yılının Ekim ayında Türkiye ilk defa teleferikle tanışmıştı. Yer, pek çok ilke ev sahipliği yapan kadim şehir Bursa idi. Teleferik yapım çalışmaları bir İsviçre firmasıyla anlaşılarak 1958 yılında başlamış ve beş yılda tamamlanarak 1963’te kullanıma açılmıştı. Dönemin belediye başkanı tarafından heyecanla açılan ilk teleferiğimizin açılış günü de 29 Ekim’di. Bunu unutmayan Bursa Büyükşehir Belediyesi de elli yıl sonra restorasyona soktuğu teleferiğin yenilenmiş haliyle açılışını yine 29 Ekim’de gerçekleştirecek. Bu yenilenmiş haliyle teleferiğimiz aynı zamanda dünyanın en uzun teleferik hattına da sahip olmuş olacak. Yaklaşık 9 km olan bu hatla birlikte şehir merkezinden 22 dakikada oteller bölgesine yani kayak merkezine çıkabileceğiz.
Teleferiği kuran mühendis
Şimdi direkleri helikopter yardımıyla dikilen teleferik hattı ilk yapılırken nasıl zorluklar çekilmişti hiç düşünmüş müydünüz? İşte bu yazımda bu zorlukları göğüslemeye hazırlanan bir mühendisin ilginç hikayesini paylaşmak istiyorum. Bu hikaye teleferiği kuran mühendis Hubert Sonderman’ın hikayesi. Emir Sultan Mezarlığı’nda caminin batı tarafında yer alan trafonun yanındaki merdivenlerden aşağıya inerseniz biraz ileride onlarca Müslüman meftanın arasında şaşırtıcı bir isim görürsünüz: Hubert Sondermann (D. 1902-Ö. 1976)… Teleferiği kurmak için bu şehre gelen Alman mühendisimiz çok sevdiği bu şehirden ölene kadar ayrılmamış ve ölünce burada defnedilmek istemiştir. Çünkü Bursalıların akıllarına “Alman Amca” olarak kazınan Hubert Sonderman Bursa’ya teleferik hatlarını bağlamakla kalmamış adeta kalbini de bağlamıştır. Pek çok insanı kendisine aşık eden bu güzel şehir Sondermann’ın da rüyalarını işgal etmeye başlar. Artık bu şehirden aklını ve gönlünü alamayacaktır. Hubert Sonderman’ın ilginç hikayesini ‘Alman Amca’ başlığıyla Sızıntı dergisinde çok güzel bir yazı kaleme alan Alaattin Dikmen’den (özetle) dinleyelim:
“Alman Amca”
Hubert bir Alman ailenin çocuğu olarak Almanya’da dünyaya gelir. Ailesi İsviçre’ye göç edip yerleştiği için orada büyür ve İsviçre vatandaşı olarak yaşar. Mühendislik eğitimi alır ve başarılı bir makine mühendisi olmasının yanı sıra bir firmanın da iş ortağı olur. 1957’de Uludağ’a, ulaşımı kolaylaştırmak maksadıyla teleferik yapma kararı alınır. İhaleyi Sonderman’ın firması kazanır. Sonraları Bursa’nın önemli bir nişanesi olan teleferik işletmesini kurma işini de mühendis Sondermann üstlenir ve Türkiye’ye gelir. Bu gelişin maksadı, her ne kadar Bursa ile Uludağ’ın teleferik yoluyla birbirine bağlanması olsa da asıl bağlantı Sondermann ile Türk insanının sıcacık yüreği ve inancı arasında olacaktır. Öyle de olur.
Sondermann 1958’in ilk aylarında Bursa’ya gelir. Gelir gelmez birlikte çalışacağı ekibi kurar ve işe koyulur. O dönemin teknik ve ekonomik şartlarında sarp kayalık yamaçları, dereleri, tepeleri, ormanları aşıp Uludağ’ın zirvesine teleferik hattını ulaştırmak oldukça zordur. Çoğu zaman merkep, katır ve atlar kullanılır. Ama hepsinden önemlisi bire bir insan gücü ve emeği vardır zirvelere doğru uzayıp giden tellerin her bir karışında. Yıllarca yaz kış devam eden zorlu çalışmalarda, kumanyanın gecikmesi yahut çeşitli sebeplerle ulaştırılamaması neticesinde aç kaldığı çok olmuştur çalışanların. Böyle durumlarda, ot türleri dâhil yenilen ne varsa, toplamışlar ve oturup işin başındaki bu yabancı mühendisle birlikte yemişlerdir. Teleferik kabinlerinin makarayla üzerinde kayacağı telleri taşıyacak olan büyük demir direklerin yerlerine dikilmesi, istasyonların kurulması, yüzlerce metre uzayıp giden demir halatların gerilmesi oldukça meşakkatli olmuştur. Yıllar süren çalışmalardan sonra, Uludağ’ın eteklerinden başlayarak zirvesine kadar uzanan bir hatta insan emeği ve azminin bir imzası olan, Türkiye’nin ilk teleferiği 1963 yılında hizmete girmiştir. Yani, “Yeşil Bursa” nın, güven ve itminanla eteklerine tutunduğu heybetli dağın zirveleriyle irtibatı, teleferikle sağlanmıştır artık. Geçen beş yıllık süre zarfında Sondermann’ın yüreğiyle beyni arasında da bir hayli gelgitler olmuştur. Bursa’da kaldığı süre içinde, Anadolu insanının sıcakkanlılığı, cömertliği, birçok mağduriyet yaşamasına, cahil bırakılmış olmasına rağmen, yüreğini ortaya koyarak gösterdiği paylaşma isteğindeki samimiyet ve inandığı değerler, ona derinden tesir etmiştir. Meselâ daha işe başladığı ilk günlerde ezan sesiyle irkilmiş, yanındakilerden ezanla ilgili bilgi almış, o sesin Müslümanların saygıyla dinlediği ve ibadet saatlerinin geldiğini bildiren bir çağrı olduğunu öğrenmiştir. O günden sonra ne zaman ezan sesi duysa hemen işini bırakıp saygıyla onu dinlemiş, çalışanlardan da aynı saygıyı göstermelerini ister olmuştur. Sonraki zamanlarda Ramazan ayı gelince şahit olduğu oruç ibadetine de derin bir saygı duymuştu. Tamamen Müslüman bir çevrenin içinde birçok Ramazan geçirmiş, onlarla sahurlara kalkmış ve iftarlara katılmıştır. Dahası, Ramazan günlerinin hiçbirinde kimse bir kere olsun, onu bir şeyler yiyip içerken görmemiştir. Bir defasında, Sarı alan mevkiinde arkadaşları oruçluyken sigara içen “Arnavut” lâkaplı kalıp ustasına çıkışmış, yaptığının ayıp olduğunu, kendisinin Hristiyan ve aynı zamanda sigara tiryakisi olduğu hâlde onların yanında bir şey yiyip içmediğini söyleyerek onu bu davranıştan men etmiştir.            İlk dönemlerde, o zamanların en meşhur caddesi olan Altıparmak’ta kalır Sondermann. Oradan, bugünkü teleferik binasının bulunduğu yerdeki şantiye alanına, Bursa’da çok az sayıda bulunan “Ford” otomobiliyle gelir gider. Bir müddet sonra, teleferiğe daha yakın olan Yeşil Camii ile Türbesini kuşbakışı gören bir ev kiralayıp ve oraya yerleşir. Muhtemelen, böyle bir eve yerleşmekle çok sevdiği ezanları, bilhassa Yeşil Cami’den yükseleni dinlemek ve ezanda anlatılanlara şehadet etmek istemiş olmalı; ezanların, Allah’ın var ve bir, Hz. Muhammed’in de (sas) O’nun elçisi olduğuna şahitlik etmesi gibi. Zaten bir müddet sonra, elindeki küçük teybiyle, bilhassa sabahları Bursa’nın selâtin camilerini dolaşıp minarelerinin dibine oturarak, okunan ezanları kaydedecektir. Kısa sürede mahalleliyle ve çalışanlarla öylesine içli dışlı olur ki, yapılan bütün cemiyet ve davetlerin başköşesinde o vardır artık. Türkçeyi de fazla bir zaman geçmeden öğrenecek ve çevresindekilerle daha rahat diyalog kurabilecektir.
Kadirşinas Türk insanının alicenaplığına, o da vefa duygusuyla karşılık verir. Öyle ki otomobili âdeta bir servise dönmüştür. Sabah işe geldiğinde orada birikmiş okul çocuklarını arabasına doldurur ve şehir merkezindeki okullarına götürür. Evine gidiş gelişlerde aracı mutlaka çocuk ve yetişkinlerle dolar. Alman asıllı HubertSondermann, insanımızı ve değerlerini öylesine benimser ki, artık bizden biri olur. Eskiden üç kıtada, şimdilerde dünyanın her tarafında rengi, dili, dini farklı insanlarla yıllarca birlikte, iç içe ve derin bir hoşgörüyle yaşamayı bilen insanımız, sürekli bahar iklimlerinin esintileriyle nefeslenmiş olan bağrında bir yer de Sondermann için açmış ve onu oracığa yerleştirmiştir. Onun kökünden ve menşeinden gocunmadığımızı hatta menşeinin unutulmaması gerektiğini hatırlatan bir isimle aralarına alıverirler Onu… O, “Alman Amca”dır artık… Sondermann’ın asıl adı unutulacak ve o bu isimle çağrılacaktır. Bazıları da daha yerli ve daha sıcak bir ifade kullanır onun için: “Alman Emmi…”          Zamanla teleferik işletmeye açılır ve Türkiye’de işi biter Alman Amca’nın. Ama o, ayrılmak istemez. Zaman zaman memleketine gitse de, gitmesiyle dönmesi bir olur. İmdadına oteller bölgesinde oluşturulacak kayak merkezine yapılacak olan telesiyejler yetişir ve her otel onunla çalışmak için sıraya girer. Artık yıllar sürecek bir iş de bulmuştur kendine. Teleferik ve Işıklar mahalleleri de Alman Amcalarından ayrılmamışlardır böylece. Alman Amca’nın disiplinli çalışması, hakkaniyetli olması, kararlı tutumu ve çalışmadaki azmi herkese tesir etmiştir. Tam saatinde işbaşı yapar, ara vermeden çalışır, saati gelince de işi hemen bırakır. Bilhassa çalışma sırasında kullandığı âlet edevatı iş bitiminde mutlaka itinayla temizlemesi ve yerli yerine koyması dikkat çeker. Yanında çalışanlara bildiklerini öğretme konusunda oldukça istekli davranır, oturup konuşma faslını uzatanlara, “Sizler çok konuşuyor az çalışıyorsunuz, oysa sizi Allah görüyor.” diye ikazda bulunur. Ayrıca davet edildiği her yere bir hediye alıp gitmeyi de prensip edinmiştir. Evine de herkes rahatlıkla girip çıkar Alman Amca’nın. Masasında İncil, Tevrat ve Kur’an-ı Kerim vardır. İslâmiyet üzerinde ciddi araştırmalar yapar. Fırsat buldukça Konya başta olmak üzere belli başlı şehirleri dolaşır. Güler yüzlü ve babacan tavırlarıyla, öğrendiklerini sürekli çevresindekilerle paylaşır ve onları şuurlandırmak maksadıyla bilgilendirir. Öyle ki, İslâmiyet hakkında çevresindekileri şaşırtacak kadar ve onlardan daha iyi bilgiye sahip olduğunu söyleyen çok kişi var günümüzde. Meselâ, yanında birisi bir şey yiyip içse, başlarken “Bismillah” bitirdiğinde de “Elhamdülillah” demesi gerektiğini, “Siz Muhammedanlar yemeye-içmeye başlamadan önce ve yiyip içtikten sonra ne söylersiniz? Hadi söyleyin bakalım!” diyerek hatırlatırmış mutlaka… Günden güne Bursa’yla ve Müslüman halkla iyiden iyiye kaynaşan Alman Amca, kendini bu şehre adamak ister. Dönemin yetkililerine ulaşarak Bursa’ya fabrika kurma isteğini iletir. Gayesi, sevdiği bu toprakların insanlarına bir şekilde faydalı olmaktır. Ne var ki devrin yönetimi ona izin vermez. Bu duruma oldukça içerler. Pes etmez. İkna olurlar niyetiyle birkaç girişimde daha bulunur; ama yine maksadına ulaşamaz. Çok üzülür, öylesine hislenir ki samimi olduğu Müslüman arkadaşlarına sık sık: “Fabrika açmama izin vermediler. Ama Allah bana bu memlekette iki metre yer nasip eder inşallah!” diye içini döker. Bu sözlerde, Alman Amca’nın gönül dünyasında yaşadığı dönüşümlerin net ve kesin izlerini görmek mümkündür. Artık onu, Yugoslavya’nın “Kızıl Ordu” tarafından işgâl edildiğini duyduğunda oturup hıçkırarak ağladığını görünce şaşıranlar, “Besmele” çekerken, “Elhamdülillah” derken ve hattâ âletlerini koyduğu odada namaz kılarken gördüklerinde şaşırmayacaklardır. Ama o, yakın arkadaşlarına, öldüğünde “Emir Sultan Mezarlığı’na gömülmek istediğini” söyleyince hayretleri artacaktır sadece. 1976 Ağustos sıcağında, Rezzak isminin tecellisine âyinedarlık eden Bursa Ovası’ndaki meyve ve sebzeler olanca hararetle olgunlaşırken, Uludağ’ın zirvelerinde, Rahman isminin tecellisi olarak serinlik insanların üzerinde dolaşıp duruyordu. Sondermann yaz aylarını, aynı zamanda danışmanlığını yaptığı dağdaki otellerin birinde geçiriyordu. Bursa’nın Alman Amcası, yıllarca bin bir emek harcayarak kurduğu teleferiğe binerek geldiği zirvede, gönül ve akıl melekeleriyle Allah’a doğru yükselip giden bağlantılar oluşturmayı başarmış lütfa mazhar kullardanım dercesine, Uludağ’ın zirvelerinde Hakk’a yürür.Önce ailesine haber verilir Alman Amca’nın, sonra İstanbul’daki İsviçre Konsolosluğu’na. Konsolosluk yetkilisiyle birlikte bir cenaze aracı da gelir. Fazla geçmeden İsviçre’deki oğlu ve kızı da gelirler. Yetkili, Alman Amca’nın başucundaki vasiyeti inceler şaşkınlıkla. Oradakilere döner ve “Muhammedan bu!,Muhammedan!.” der, oğlu meseleyi doğrulayınca, konsolosluk yetkilileri hızlıca oradan ayrılırlar. Bir Ağustos ikindisi, nice erenlerin ve gönül erlerinin konulduğu, kendisi için ebediyet duasının okunduğu Emir Sultan avlusundaki musalla taşına, bu defa, çok uzaklarda bir yerlerde başlayan bir hikâyenin son kelimeleri konur.
Hazırlayan: Ömer Kaptan
http://sehirmedya.com/kultur-sanat/bursanin-yarim-asirlik-teleferik-macerasi/



Sümbüllü Bahçe Konağı (Bursa)

ski Bursa’nın tam kalbinde küllerinden yeniden doğan Sümbüllü Bahçe Konağı, sizi kartpostallardaki Bursa’ya çağırıyor. Tarihi hisar bölgesinin en nadide köşesinde, Orhangazi ve Osmangazi Türbeleri’nin hemen yanındaki dar sokağın sonundaki konak; yıllar sonra kapılarını bugün yine büyük bir misafirperverlikle açıyor.

Cumhuriyet dönemi sivil mimari örneği altı ayrı yapıdan oluşan sümbüllü bahçe konağı, essiz manzarası ve muhteşem mimarisiyle Tophane sırtlarında göz kamaştırıyor. 1921 yılında Bulgaristan’dan Bursa’ya göç eden Vehbi Rasim Dağlı’nın yaptırdığı konak, 2006 yılında kent kültürüne kazandırılmak üzere Osmangazi Belediyesi tarafından kamulaştırılmıştır. Bahçedeki sümbüller ve çiçeklerden dolayı Sümbüllü Bahçe Konağı olarak bilinen tarihi yapılar topluluğunun rekonstrüksiyon çalışmalarına 2008 yılında başlanır. 2011 yılı Mayıs ayında Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın katkılarıyla Osmangazi Belediyesi tarafından Bursa kültür hayatı ve Turizmine kazandırılır.

Konağın kuzeyinde Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna ait tarihi bir yapı, güneyinde Balibey Hanı, batısında Orhangazi ve Osmangazi’nin Türbeleri ve doğusunda Tophane yamaçlarının altında Cemal Nadir Caddesi yer alıyor. Sümbüllü Bahçe Konağı’nın bahçesi eşsiz Bursa manzarasına  hakim konumuyla sosyal ve kültürel buluşmalar için farklı bir adres.
http://www.sumbullubahce.com/
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Odunluk (Bursa)

Bursa’nın Nilüfer İlçesi sınırları içinde yer alan Odunluk Mahallesi'nin kuzeyinde İzmir Bulvarı ile Karaman ve Soğukkuyu Mahalleleri, doğusunda Hüdavendigar Mahallesi, güneyinde Doburca Mahallesi ve batısında Kültür Mahallesi bulunur.
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan ve Odunluk ile Dikkaldırım mahallelerini birbirine bağlayan Odunluk Köprüsü, 2 Mayıs 2013 tarihinde düzenlenen törenle trafiğe açıldı.

Bursa’nın ulaşımında tıkanan damarlara, köklü çözümlerle nefes aldıran Büyükşehir Belediyesi tarafından, ‘Ulaşılabilir Bursa’ hedefiyle hayata geçirilen yatırımlar zincirine Osmangazi ile Nilüfer ilçelerini birbirine bağlayan Odunluk Köprüsü ile yeni bir halka daha eklendi.
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Nilüfer (Bursa)


      Bursa’nın Nilüfer ilçesi batıya doğru alabildiğine gelişen ve ismi gibi harikulade güzellikleri  bir arada barındıran müstesna bir şehirdir.  2009 Yılı sonu itibariyle TÜİK rakamlarına göre nüfusumuz 282 000 kişidir.İlçemiz Bursa’nın en büyük organize sanayi bölgesinin içinde olduğu 4 organize sanayi bölgesi, henüz organize olmamış olup yine yüzlerce fabrika ve imalathaneler ile yine en büyük küçük sanayi sitelerinin yer aldığı özellikle otomotiv ve yan sanayileri ile tekstil ve yan sanayilerinin faaliyet gösterdiği  dev bir sanayi kentidir. Bu işyerlerinde on binlerce kişi çalışmaktadır.

       Nilüfer aynı zamanda önemli bir tarımsal potansiyele sahiptir.Meyvecilikte siyah incir, şeftali, karpuz,kavun ve kiraz ; sebzelerden ise enginar,bamya ,bezelye ,yeşil fasulye ve biber önemli yer tutmaktadır. Zeytincilikte önemli bir yere sahip olup Türkiyenin en büyük zeytin işleme tesisleri de ilçemizde bulunmaktadır. Sığır yetiştiriciliği ve tavukçulukta üretim önemli miktarlara ulaşmaktadır. Tarım ürünlerine yönelik  markalaşmış dev tesisler  mevcuttur.Çok büyük ve modern bir tesis olan sebze ve meyve hali Görükle de bulunmaktadır.

      Turistik değerlerimizden dünyanın sayılı sulak alanlarından olan Uluabat gölü ve ve tarihi mitolojik dönemlere uzanan Gölyazı mahallelerimiz istikbal vadeden tarihi ve doğal değerlerimizdendir. Gölyazı beldemiz  Kültür ve Turizm Bak. Avrupa destinasyon yarışmasında üçüncü olmuştur. Bu arada giderek gelişen ve tarihi yapılarının bir kısmı  restore edilen Gümüştepe (Misi) mahallemizden ,Kite ve Aktopraklık tarihi kalıntılarından da bahsetmeden geçmemek gerekiyor. Yıldızlı konaklama tesisleri mevcut olup yeni dev konaklama tesislerinin yapımına da devam edilmektedir.
nilüfer.org

Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın


25 Nisan 2015 Cumartesi

Dipsiz Göl (Yalova)

Teşvikiye beldesine yaklaşık 10 km. mesafede olup yolu tamamen asfalttır. Yalova Orman İşletme Müdürlüğü, Çınarcık Orman İşletme Şefliği sınırlarında yer alan Çınarcık İlçesi, Teşvikiye beldesi, Erikli yaylasında yer almaktadır. Yalova istikametinden gelecek kullanıcılar, Çınarcık, Teşvikiye güzergâhını takip ederek, Armutlu, Gemlik; Bursa istikametinden gelecek olan kullanıcılar yolu asfaltlanmış olan Hayriye, Selimiye köyleri ve Delmece yaylası istikametinden kent ormanına ulaşabilirler. Kent ormanından 2,5 Km mesafede 530 metre rakımda bulunan büyük dipsiz göl ve bu gölden 1,5 Km mesafede 570 metre rakımda olan küçük dipsiz göl çevrelerinde bulunan zengin orman florası ve yaban hayatı yönünden yedi göller bölgesindeki güzellikleri aratmayacak niteliktedir.
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Delmece Yaylası (Yalova)

Yalova’nın en çok tanınan yaylaları, Kocadere ve Teşvikiye beldelerinin güneyinde yer alan Erikli ve Delmece yaylalarıdır. Delmece Yaylası Çınarcık İlçesi’ne bağlı Teşvikiye Beldesinden çıkılan ve sahilden 17 km içeride, tamamı asfalt yol olan ve çok geniş düzlük bir alanı kaplayan, eşsiz doğal güzelliklere sahiptir. Büyük alanda çam, meşe, kestane ve ıhlamur ağaçlarından oluşan çeşitli ağaç türlerinin, yakın çevresinde şelalelerin ve “dipsiz göl” olarak bilinen derin bir krater gölünün bulunduğu doğa harikası’nın yanı sıra “şifalı su” diye bilinen bir içme su kaynağı vardır. Ayrıca Teşvikiye beldesi’nde bulunan Delmece Yaylası doğal yürüyüş parkuru ile farklı doğal güzellikleri yaşayarak ulaşabileceğiniz seçenekler sunması bakımından çok ilgi çekicidir. Delmece Yaylası alanı 400 dönüm olup, üzerinde 60 hane ahşap ve 20 hane kargır bina bulunmaktadır. Yaylanın bulunduğu alanın tamamı 2/B orman arazisi kapsamındadır.
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

24 Nisan 2015 Cuma

Suuçtu Şelalesi (Mustafa Kemal Paşa) (Bursa)

Suuçtu Şelalesi, Türkiye'nin Bursa ilinin Mustafakemalpaşa ilçesine 18 km uzaklıkta bulunan ve ilçenin içme suyu ihtiyacını karşılayan, 38 metre yükseklikten dökülen şelale. Çataltepe mevkiinde, Muradiyesarnıç Köyü yakınlarında, Karadere üzerinde fay hattının çökmesi ile oluşmuştur. Kayın, meşe, çam ağaçlarının gölgesinde serin bir dinlenme alanı olan bu alan, etrafındaki ahşap piknik masaları ve ocakları sayesinde piknikçilerin çok rağbet ettiği bir mesire yeridir.
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın.

Bursa şehir içi tur (fotoğraflarla)

Bursa, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık dördüncü şehri. 2013 itibarıyla 2.740.970 nüfusa sahiptir. Marmara Bölgesinin Güney Marmara bölümünde, 40° batı boylam ve 29° kuzey enlem daireleri arasında yer alır. Eski adı Hüdavendigâr'dır. Kuzeyinde Marmara Denizi ve Yalova, kuzeydoğuda Kocaeli ve Sakarya, doğuda Bilecik, güneyde Kütahya ve batıda Balıkesir illeri ile çevrilidir.
Ekonomik açıdan Türkiye'nin gelişmiş kentlerinden biri olan Bursa doğal ve tarihsel zenginlikleriyle de önem taşır. Bursa'da en çok Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş dönemine ait tarihî eserlerin bulunmasının sebebi ise, Bursa'nın Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti olmasıdır. Bursa alışveriş merkezleri, parkları, müzeleri ve çarşısıyla bölgede öne çıkar. Ayrıca Bursa Marmara bölgesinin İstanbul'dan sonra gelen ikinci büyük şehridir. Türkiye'nin en önemli sanayi kentlerindendir. Şehir İstanbul'dan sonra en büyük ikinci ihracatı gerçekleştirmektedir. Şehrin futbol takımı Bursaspor 2009-10 sezonunda Süper Lig şampiyonudur.
Bursa, sanayi istatistiklerine göre Türkiye'nin en büyük sanayi kenti ve otomotiv üretim merkezidir. CNN International tarafından Türkiye'nin Detroit'i yakıştırması yapılmıştır. Tofaş, Fiat, Renault, Peugeot, Karsan Otomotiv, binek otomobil ve ticari araçlar ile Cobra Güleryüz otobüs fabrikaları Bursa'da bulunmaktadır. Bursa'nın otomotiv sanayinin Türkiye'de merkezi olmasından dolayı kurulan Bursa Otomobil Müzesi yine bu şehirde bulunmaktadır.
tr.wikipedia.org/wiki/Bursa
https://www.flickr.com/photos/orcin70/sets/72157643875429803/
Şehiriçi Tur Resimleri için TIKLAYIN

Üftade Hazretleri (Bursa)


Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

FOTOĞRAF KÜRESİ İÇİN TIKLAYIN

http://www.hzuftade.org/
Osmanlı pâdişâhlarından Kanunî Sultan Süleymân Hân zamanında, Bursa’da yaşayan evliyânın büyüklerinden. 895 (m. 1490) senesinde Bursa’da doğdu. İsmi Muhammed olup, babası Manyaslı Mehmed Efendi’dir. Üftâde lakabıyla meşhûr oldu. Bursa’nın çeşitli câmilerinde müezzin ve İmâm olarak vazîfe yaptı. 989 (m. 1581)’da Bursa’da vefât etti.
Muhammed Üftâde yeni doğduğunda, annesi bir rü’yâ gördü. Çocuğu büyük bir süt deryasında yüzüyordu. Telâşla uyanıp, rü’yâyı kocasına anlattı. O da rü’yâyı; “Oğlumuz büyüyünce, inşâallah çok büyük bir âlim ve evliyâ olacak” diye ta’bir etti.
Mehmed Efendi, daha küçük yaşta bulunan oğlu Muhammed Üftâde’yi, ipek satan bir tüccârın yanına çalışmaya verdi. Muhammed Üftâde, orada çalışmaya başladı. Fakat bir hafta içinde, ustası ve babası vefât edince, çocuk yaşta ailesinin geçim yükünü omuzuna aldı. Hem çalışıyor, annesinin ve kardeşlerinin kimseye muhtaç olmadan geçinmelerini sağlıyor, hem de boş zamanlarında Bursa’daki medreselere gidip gelerek, zâhirî ilimleri öğrenmeye gayret ediyordu. Seneler sonra, zâhirî ilimleri öğrenerek, Bursa Ulu Câmii’nde müezzinlik yapmaya başladı. Daha sonra Doğan Bey Câmii’nde İmâm oldu. Senelerce bu vazîfeyi yaparak, insanların ibâdetlerini doğru olarak yapmasına vesile oldu. Muhammed Üftâde’nin, Ulu Câmi’yi medheden bir beyti, câminin batı kapısı çevresinde hâlen yazılıdır. Arabî olan beyt şöyledir:
“Yâ Câmi’al-kebîr ve yâ mecma’alkibâr,
Tûbâ limen yezûrüke fil-leyli ven-nehâr.”

Veziri (üç kurnalı) Camii (Bursa)

Sultan II. Bayezid‘in (salt. 1481-1512) bir Veziri tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. Kazım Baykal‘a göre mescit, II. Bayezid döneminde yaşamış Vezir Üzeyir Oğlu adlı bir kişiyle alakalıdır. Bu nedenle bu adla anılmıştır. 6,10 x 7.40 metre iç ölçülerinde olan caminin girişine 3,70 metre derinliğinde bir son cemaat yeri eklenmiştir. Üzeri ahşap çatı ile örtülü bulunan caminin duvarları moloz taşı ile örülmüştür. Bir dönem özel mülkiyete geçerek cami, uzun süre ticarethane olarak kullanılmıştır. Daha sonra onarılıp ibadete açılmıştır. Caminin batısındaki mezarlığın ucunda Üç Kurnası bulunan bir çeşme yer almaktadır. Bu yüzden yapı, Üçkurnalı ya da Üç Kurnalar Cami olarak da anılmıştır.

Veled-i Veziri Cami için Kazım Baykal’ın söyledikleri doğru olabilir, çünkü daha önce tanıtmış olduğumuz Veziri Cami‘nin yaptıranı Vezir Üzeyirdir ve bu caminin ismi de Veled-i Vezir olduğuna göre ve mimaride benzer ufak tefek mescit tipinde camiler olduğuna göre, Kazım Baykal‘ın söylediklerinin doğru olduğu kanaatındayım.

Veled-i Vezir (Üç Kurnalar) Cami, Bursa’da Tahtakale semtinde bulunmaktadır.Yol üzerinde İvaz Paşa‘ya çıkarken mezarlığın başlangıcında yer almaktadır.Yanında Eskici Mehmed Dede Aşevi ve Türbesi bulunmaktadır.
Diğer Fotoğraflar İçin Resmi Tıklayın.

Uludağ (Bursa)

UludağBursa ili sınırları içinde, 2.543 m yüksekliği ile Türkiye'nin en büyük kış ve doğa sporları merkezi olan dağ. Uludağ; Marmara Bölgesinin en yüksek dağıdır. Kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan Uludağ'ın uzunluğu 40 km'yi bulur. Genişliği ise 15–20 km'dir. Toplu ve heybetli bir görünüşe sahip olan bu dağın Bursa'ya bakan yamaçları kademeli, güneye Orhaneli'ne bakan tarafları ise düz ve daha diktir. En yüksek noktası göller bölgesinde yer alan Uludağtepe'dir (2.543 m). Uzaktan Bursa'ya yaklaşılırken ve oteller bölgesinde görülen yüksek tepe genelde zirve olarak algılanır. Hâlbuki Zirve gibi görünen o tepenin ismi Keşiş Tepedir ve yüksekliği 2.486 m'dir. Uludağ tepe ya da Karatepe (2.543 m) Keşiş Tepenin 5 km güneydoğusunda yeralır. Dağın kuzey tarafında Sarıalan, Kirazlı, Kadı, Sobra yaylaları vardır.
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Uludağ Bakacak (Bursa)

Uludağ'ın en fazla ziyaret edilen noktalarından biri olan Bakacak, hafta sonu yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Ailesi ile gelen vatandaşlar eşsiz Bursa manzarasını fotoğraflamayı da ihmal etmiyor. Hem Bursa'yı seyretmek hem de dağ yamaçlarını ve kenti fotoğraflama konusunda eşsiz bir konumda olan Bakacak, turistlerin de yoğun ilgisini çekiyor. Kuş bakışı manzarası ile büyüleyen Bakacak, her gün yüzlerce misafiri ağırlıyor.

Diğer Fotoğraflar İçin Resmi Tıklayın

Çamlı Kahve (Bursa)



Çamlı Kahve fotoğraf albümü için resmi tıklayın.
1900'lü yılların başlarında Rumların mesire yeri olarak kulladıkları
daha sonraları Tirilyeli vatandaşlarımızın piknik yapıp ailece yemekler yediği,
keyifli sohbetlerin yapıldığı, günbatımı seyredilirken tavşan kanı çayların içildiği bu alan,
zamanla atıl kalarak terkedildi.
Biz, Bu atıl alanı değerlendirip, tekrar eski neşeli günlerine kavuşturmak istedik.
Büyük emekler harcayarak 2004 yılından itibaren de Çamlı Kahve ismiyle sizlere hizmet veriyoruz.

Tezveren Sultan (Bursa)

İş bu yüce şahsiyetin ismi şerefli Şehin Ataullah olup, Tezveren Sultan diye şöhret, nam kazanmış ve Allah’ın emri ile ahirete göç ettiği vakit, Haydarhane semtinde o civara yakın olan bu yerde ebedi istirahat için defnedilmiştir.
Adı geçen aziz, kutsal kişinin  şehrin en üstün en seçkin kişilerine rahmet edip onlara derman sağlık dağıtıp her kim ki emelinin dileğinin olması gerçekleşmesi için cumartesi günü güneş doğacağı zaman isteğini dileğini Allah’tan niyaz ederse kıza zamanda bu arzularının yerine geldiği görülmüştür.
Bursa eşrafından Eşseyih Muhammet Eneri Kuddese Sırrahu hakikatleri bildiren olarak tanınır.Hazretleri isimli zatın Hicri 1283, Miladi 1847 de toplayıp yayınladığı kitapta yazmış olduğu gibi cumartesi sabahı ifadesi; insanları erken kalkmaya teşviktir, erken kalkan insanın nasibinin, rızkının daha çok olacağını gösterir.
Bu belge Zat’ın mübarek sayılması için yazıldı.
Kitabeyi yazan bendeniz Esseyit Hayrullah Nedim, Bursa İlk Mahkeme Reisi
Sene : 1886 Arabi Aylardan Dördüncü Sonbahar
Aslından Kopya  Edilişi : 8 EYLÜL  EKİM SENE 1854

https://www.flickr.com/photos/orcin70/sets/72157648008231052/
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

Büyükşehir Belediyesi Tarihi Binası (Bursa)

1879 yılında Vali Ahmet Vefik Paşa zamanında ve Eşref ve Hüsnü beylerin Belediye reislikleri döneminde ampir mimari stilinde yapılmıştır mimari bilinmemekte, mimar kalfası Kütahyalı Şehbender’dir. Büyük salon 1902 ‘de yapılmıştır. Mobilyaları 300.000 Kuruşa Paris’ten geldiği rivayet olunur.

Belediye binası önemli Ulucami kadar görkemli sayılabilecek binadır.İç mekânsal düzeni Osmanlı Konaklarını çağrıştırırken cephe düzeninde ise ahşap karkas tuğla dolgunun sıvasız kullanımı XVII. yy dek Bursa evlerinin özelliklerinin “tarihsel tekrarı“ denilebilir.

Su-basmanı kotuna kadar kesme taşları olan yapının üst katları ahşap hattılar arası tuğladır. Zemin kattan merdivenler çıkılmakta ve yüksek tabanlı boş mekânlar yer almaktadır.
Vali Reşit Paşa döneminde büyük salon genişletilerek bugünkü konumuna getirilmiştir. Geçmiş dönemlerde 1. Katın nikâh salonu olarakta kullanıldığı yapının zemin ve 1 katları tarihi özelliklerine uygun olarak 1997 yılında halka açılmıştır.

Bursa Büyükşehir Belediyesi, Başkanlık birimleri ile Meclis ve Encümen salonlarının zemin ve 1 katlarında yer aldığı binanın bodrum katında Bursalıların evi olarak adlandırılan Yerel Gündem 21 çalışma mekânları bulunmaktadır.
Bina dışarıdan Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından 1997 yılında aydınlatılmıştır.
www.bursa.bel.tr/tarihce/sayfa/10

Piremir Sultan Türbesi (Bursa)


Diğer Fotoğraflar İçin Resmi Tıklayın

Anadolu velîlerinden. Asıl adı Mehmed'dir. Doğum târihi ve yeri belli değildir. 1495 (H.900) senesinde Buhârâ taraflarından gelip Bursa'ya yerleşti. Emir Sultan hazretlerinin akrabası olduğunu bildirdi. O sırada Emir Sultan'ın dergâhında Abdullah Efendi isimli biri ders veriyordu. Bunun üzerine dostlarından biri Pîr Emir için, Mûsâ Baba semti civârında bir mescid ve dergâh inşâ ettirdi. Pîr Emir Sultan bu dergâhta ders verip talebe yetiştirmekle meşgûl oldu. Vefât târihi belli değildir. Vefât edince dergâhının bahçesine defnedildi.

Dergâhında talebe yetiştirmekle meşgûl olduğu sırada, bir grup misâfir ziyârete geldi.Namaz vakti gelince misâfirler Pîr Ömer'e abdest alınacak yeri sordular. Pîr Emir elindeki asâ ile câminin batı tarafında abdest alacak suyun bulunduğunu işâret etti. Oraya giden misâfirler, suyun olmadığını görerek, geri dönüp durumu Pîr Emîr'e bildirdiler. Ziyâretçilere; "Beni tâkib ediniz ve biraz sonra geliniz." diyerek günümüzde Asâ Suyu denilen yere gitti. Arkasından gelen ziyâretçiler de, biraz önce su bulamadıkları bu yerde, henüz kaynamaya başlamış bulanık bir suyun aktığını gördüler. O günden îtibâren o suya Asâ Suyu denilmektedir.

Bursa'nın Yunan işgâli sırasında, bir Yunanlı asker, Pîr Emîr'in türbesine girerek, ata biner gibi mezarın üzerine çıkıp, kötü sözler söylemeye başladı. O anda askerin ayakları kurudu. Feryâdı üzerine arkadaşları tarafından türbeden çıkarıldı. Durum Yunan komutanına bildirilince, Pîr Emîr'in türbesinin bulunduğu çevre Yunan askerleri için yasak bölge îlân edildi.

Yine Yunan işgâli sırasında Pîr Emîr mahallesine bakan korucu, bir gün elindeki sopası ile Pîr Emir'in mezarı üzerine vurarak; "Mâdem velîsiniz neden Yunanlıları Bursa'dan kovmuyorsunuz? Bu nasıl velîliktir?..." şeklinde konuşunca, korucu rüyâsında Pîr Emir'i görür. Pîr Emîr ona; "Vatan ve iffeti korumak size âittir. Canlılar ne gün için var. Biz mi gerek..." der. Sonra korucuya bir tokat atar. Sıçrayarak uyanan korucunun ağzı çarpılır ve kısa zaman sonra ölür.


Bir ara Pîr Emîr Câmiinin imâmı Hacı İshâk Efendi, bir gün câminin avlusunda ayaklarını türbeye karşı uzatmış halde uyuya kalır. Uykusunda bir zât ayaklarını tutarak türbeden çevirir ve bir daha böyle yatmamasını tenbihler. Hacı İshak Efendi, uyandığında yanında kimseyi göremez.

Oruç Bey Türbesi (Bursa)

Oruç Bey, Bursalı devlet adamı ve ünlü bir komutandır. Lala Şahin Paşa’nın torunu, Kara Timurtaş Paşa’nın (Demirtaş) oğlu olan Oruç Bey, Umur, Yahşi, Ali Bey’ler ile Mahmut Çelebi’nin kardeşidir.

Yıldırım Beyazıt döneminde komutanlık yapan Oruç Bey, fetret devrinden önce Süleyman Çelebi tarafında görevlendirilmiş, daha sonra Çelebi Mehmet’in hizmetine girerek, 1422 yılında beylerbeyi ve ardından 2. Murat zamanında vezirlik görevine getirilmiştir. Oruç Bey, babasının yattığı külliyeyi, Demirtaş Paşa Hamamı’nı, Hisar’da da bir hamam ve mescit, Balıkesir’de medrese, hamam ve mescit, Kepsut’ta da bir cami yaptırmıştır.
Diğer Fotoğraflar için resmi tıklayın


FOTOĞRAF KÜRELERİ

Hüdavendigar Odunluk Kent Parkı (Bursa)


Bursa Büyükşehir Belediyesi, yıllardır su taşkın alanı olması nedeniyle vatandaşların kullanımına kapalı olan Dikkaldırım ve Odunluk Mahalleleri arasındaki yaklaşık 510 bin metrekarelik alanı en büyük kent parkı olarak Bursa’ya kazandırıyor. Dolgu çalışmaları tamamlanma aşamasına gelirken, 10 yaş üstü ağaçlarla donatılmaya başlanan parkın yaz aylarında kullanıma açılması planlanıyor.

Türkiye Gazetesi’nin 12 Haziran 2013 tarihli haberine göre; Bursa'da 510 bin metrekarelik alanda 10 bin ağacın yer aldığı Hüdavendigar Kent Parkı yükseliyor. 100 farklı türden ağacın yer aldığı, içinde piknik alanları, spor tesisleri, yürüyüş yolları, biyolojik gölet ve aktivite alanı bulunan Hüdavendigar Park yaz sonunda Bursa'nın kalbinde vatandaşlara nefes aldıracak. 

Çalışmaları yerinde inceleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Timsah Arena ile bütünleştiğinde alanın 1 milyon metrekareyi bulduğunu, bu parkın ilk etapta çevredeki semtlerde oturan 200 bin kişiye hizmet vereceğini belirterek, "Bursa, şehrin merkezinde yeni bir huzur sığınağına kavuşuyor. Sadece buraya getirdiğimiz büyük ağaçların tutarı 3,5 milyon liradır. Bu da yeşile ne kadar değer verdiğimizi gösteriyor. Hüdavendigar Parkı Bursa'nın bu dönemde en önemli eserlerinden birisi olacak. Bir ucunda stadyumun bulunduğu bir park. Osmangazi ve Nilüfer ilçesinin buluştuğu güzel bir parkımız. 510 bin metrekarelik parkımız, tüm bölgeye yaya mesafesinde ve 200 binin üzerindeki insana hizmet verecek. Onların nefes aldığı güzel bir mekan olacak” dedi.
emlakansiklopedisi.com/wiki/odunluk-mahallesi-nilufer-bursa
Diğer Fotoğraflar İçin Resmi Tıklayın

Misi Köyü (Bursa)

Bursa merkezine yakın, gezilmesi gereken, tabiatla iç içe olunabilecek bir yer olan Misi Köyü, 2000 yıllık tarihi geçmişe sahiptir.

Günümüzde Gümüştepe Mahallesi adıyla Nilüfer İlçesi’ne bağlanan Misi Köyü’nün çok eski bir yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Misi Köyü’nün ilk adının Mysia olduğu sanılmaktadır. M. S 183 yılında Alex adlı bir keşiş, seksen beş kişilik bir maiyetiyle Hıristiyanların öncüleri olarak İnkaya ve Misi köylerine yerleştikleri , “konsül” ün toplanarak İncil tartışması yapıldığı tarihi kayıtlarda mevcuttur. Bugün kalıntılara rastlanılan manastır civarında İncil’in bir nüshasının gömülü olduğuna inanılır. Bu kalıntılar dolayısıyla bölge Hıristiyanlar için de önem taşımaktadır.

Bursa’nın merkezine 12 km uzaklıkta olan ve ziyaret edenleri tüm doğallığıyla karşılayan Misi Köyü asma yaprağı, misket üzümü, pekmezi ve şarabıyla çok ünlüdür. Misi’ de şarapçılık eski bir geçmişe sahiptir. “ Misi Şarapları “ yalnızca bu yörede yetişen ve özel bir aroması olan misket üzümünden yapılmaktadır. Ayrıca bu üzümlerle yapılan pekmezin de oldukça sağlıklı olduğu söylenmektedir.

Gümüştepe Mahallesi’nin şarap dışındaki gelir kaynağını yakın bir geçmişe kadar ipek böcekçiliği oluşturmuştur. Bursa’ya önemli ekonomik gelir sağlayan ipekçilik, yerleşim alanlarının da buna göre şekillenmesini sağlamıştır. Buna bağlı olarak Misi evlerinin geniş sundurmaları ipek böcekçiliğine göre inşa edilmiştir. Osmanlı mimarisini yansıtan Misi, 1989 yılında kentsel sit alanı ilan edilmiş olup koruma altına alınmıştır. Bugün de yapılan restorasyonlarla yapılar doğallığını korumaktadır. Ayrıca restore edilen yapıların çeşitli sosyal tesislere dönüştürülmesi hedeflenmektedir.

Köyde bulunan Kavacık Sultan Yatırı Müslümanlar için önem arz etmektedir. Misi Köyü’nde yaşamış olan Kavacık Sultan’ın kabrinin, köydeki dağda bir kayanın içinde olduğu rivayet edilmektedir. Bugün bölgede bulunan çeşmeden akan suyun Kavacık Sultan’ın gözyaşları olduğuna inanılır ve ziyaretçiler tarafından dilenen dileklerin gerçek olduğu söylenir.

Ziyaretçilerinin ruhunu sınırsız yeşilliğiyle rahatlatan Misi Köyü, piknikçilerin uğrak yeri haline gelmiştir. Ayrıca meyve ağaçları, kavak ağaçları, çınar ağaçları ve mahallenin içinden geçen Nilüfer Çayı yazın sıcaklığını serinleten bambaşka bir güzelliği ortaya koymaktadır
www.bursa.com.tr/misi-koyu-gumustepe-mahallesi-502.html
Diğer Fotoğraflar İçin Resmi Tıklayın

Kumyaka (Sygi/Siği) (Bursa)


Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın.

Mudanya/Bursa/Turkey

Kumyaka, Bursa ilinin Mudanya ilçesine bağlı bir köydür. Kumyaka, eski adıyla Siği, Güney Marmara Denizi kıyısında yer alan küçük bir kıyı köyüdür. Tarih öncesine dayanan farklı dönemlere ait eserler bulunmaktadır. Bölge Argonotlar efsanesinde geçmektedir. Geç Antik dönemde köyün adı Sygi (Συγή) idi. Bu eski Yunancada incir anlamına gelmektedir.

KILIÇKALKAN EVİ (Bursa)

KILIÇ KALKAN YENİ ADRESİNDE
- BURSA’NIN EN ÖNEMLİ FOLKLORİK SİMGELERİNDEN BİRİ OLAN TARİHİ KILIÇ KALKAN OYUNU ARTIK BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ TARAFINDAN TAHSİS EDİLEN KILIÇ KALKAN EVİ’NDE YAŞATILACAK.
BURSA – Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından, kentin en önemli folklorik simgesi olan kılıç kalkan oyununu korumak ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak amacıyla yaptırılan Kılıç Kalkan Evi törenle hizmete açıldı.
Setbaşı’ndaki Şehir Kütüphanesi’nin hemen yanındaki tarihi binada Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan düzenlemelerle, Bursa’daki 4 kılıç kalkan derneğinin birikimleri Kılıç Kalkan Evi’nde bir araya getirildi. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Büyükşehir Belediyesi’nin alt ve üst yapı çalışmalarını yanında kentin kültürel değerlerini gün yüzüne çıkaracak, koruyacak ve yaşatacak çalışmalara da büyük önem verdiğini ifade etti. Kültür ve medeniyetlerin beşiği olan Bursa’nın bu özelliklerini ortaya çıkarmayı vazife olarak gördüklerinin altını Başkan Altepe, “Müze kent ve bir turizm kenti olma yolunda çalışmalarımız hızla devam ediyor. Tarihi eserlerimizi bir bir ayağa kaldırıyoruz. El sanatlarından, tarihi şahsiyetlerine kadar kentin soyut ya da somut tüm değerlerini yeniden gün yüzüne çıkarıyoruz. Kentimiz simgelerle dolu. Önemli şahsiyetlerden, yapılara ve soyut değerlerimize kadar kentin dünyaya mal olmuş birçok simgesi mevcuttur. Zeki Müren’den, Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Mehter Takımı’ndan Hacıvat Karagöz’e kadar ülke tarihine damgasını vurmuş birçok değeri sahibi Bursa’dır. Yeni simgelerinin arasında ise stadyum, tramvay ve yeni vagonu var. Kılıç Kalkan da bu simgelerin arasında en önemlilerinden biridir” diye konuştu.
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın.

Kestel (Bursa)


Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın.


Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınır kalesi olması nedeniyle, Latin dilinde Kalecik anlamına gelen Kastel (Castel) ismini almış, ilçenin 1306 yılında Dimboz Muharebesi'nin ardından Osmanlılar'ın eline geçmesi ile ismi Kestel olmuştur. 1938’de Bursa'nın bir bucağı 1960'ta belde haline gelmiştir.
IV. Mehmet zamanında Vânî Mehmed Efendi tarafından sınır kalesi olmaktan çıkarılıp yerleşim merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi'nden sonra Bulgaristan'dan gelen bir grup göçmenin yerleştirildiği bölgeye daha sonra da göçler devam etmiş; göçlerle büyüyen Kestel 1938'de merkez bucak, 1960'ta belde, 1990'da ilçe olmuştur.

Kervansaray Termal Otel (Bursa)

Kervansaray Termal Convention & Spa'nın odaları her detayında şıklığı ve modern iç mimarisiyle göz dolduruyor. Tarihi bir yapının içerisinde, bu sene yenilenen odaları bir kez daha tüm konuklarını büyülemeye devam ediyor.

198 standart oda, 6 junior suite, 7 corner suite’i olan Kervansaray Termal Convention & Spa’nın 211 odasının çoğu balkonlu, sadeliğin ve konforun farklı bir konseptte yeniden hayat bulduğu tarihi mimari yapısının en çarpıcı özellikleri arasında lüks ve modern dizaynı yer almaktadır.
www.kervansarayhotels.com.tr/
Diğer Fotoğraflar için resmi tıklayın.

Çekirge (Bursa)


Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın

ÇEKİRGE MANZARA KAFE FOTOĞRAF KÜRESİ


Bursa Osmangazi ilçesine bağlı bir semttir. Bursa'nın en eski semtlerinden biri olmakla beraber, ismini Osmanlı döneminde yaşamış olan Çekirge Han adlı bir kişiden aldığı rivayet edilir, ayrıca Osmanlı döneminde o bölgede yaşanan bir çekirge istilası sonucu da bu bölgeye bu ismin verildiği bir rivayettir.
Çekirge bugün Bursa'nın en gözde, modern, nezih ve elit yerlerinden biridir. Bursa denince akla gelen, Karagöz veHacivat'ın da mezarları bu semtte yer almaktadır. Ayrıca Mezarlığın karşısında birde Karagöz Kültür evi bulunmaktadır.Armutlu Meydanı diye adlandırılan küçükte bir meydanı vardır. Bursada yeşili bol bir semttir.AYRICA ŞEHİT PADİŞAH SULTAN 1. MURAT HÜDAVENDİGARIN TÜRBESİ VE CAMİSİ BU SEMTTE YER ALMAKTADIR
Bursa Osmangazi ilçesine bağlı bir semttir. Bursa'nın en eski semtlerinden biri olmakla beraber, ismini Osmanlı döneminde yaşamış olan Çekirge Han adlı bir kişiden aldığı rivayet edilir, ayrıca Osmanlı döneminde o bölgede yaşanan bir çekirge istilası sonucu da bu bölgeye bu ismin verildiği bir rivayettir. Semtte pek çok kaplıca bulunur. Uludağ'ın eteklerindedir. Şehir merkezine yakındır. Merkeze yakın olduğu için merkez olmayan yerlere uzaktır ve bilmeyenler için gerçek bir tuzaktır. Bazı yerleri çorak bazı yerleri ise gerçekten sulaktır. Şifalı sularla iyileştirilebilecek hastalıklara gerçek bir kaynaktır. Çekirge’deki termal sular içme ve banyo kürlerinde kullanılıyor. Banyo kürleri; romatizmal hastalıklar, hareket sisteminin ağrılı hastalıkları, kronik iltihaplı ve ağrılı kadın hastalıkları, damar tıkanıklarıkları, İçme-banyo kürleri; karaciğer, safra yolları, diabet (hafif), gut hastalığı (kriz devrelerinin dışında), kandaki fazla yağ oranı olan obezite vakalarında uygulanıyor.Çekirge’de su sıcaklığı 45 derecenin üstünde olan termal sular, Çekirge’nin en yukarı bölümünde, Vakıfbahçe denilen bir yerden kaynamakta. Bu sularda çeşitli maden eriyikleriyle zengin kimyasal madenler, gazlar ve yüksek radyoaktivite bulunuyor.

Tarihi Kaplıcalar (Bursa)

Toprak, su ve iklimin yardımı ile olan bilimsel bir uygulamadır. İklim faktörünün etkisi altında kaplıca suları banyo şeklinde içme şeklinde ve ya solumum ile alınarak kullanılır. Geleneksel olarak tıbbi banyolar kompleks oluştururlar. Ülkenin entellektüel, kültürel, tarihi, felsefi, sosyolojik faktörlerinden yakından etkilenirler. Günümüzde bunun en güzel örneği ülkemizde görülür. Anadolu termal suların çok yoğun ve çok geniş yüzey kapladığı bir yöredir ve Anadolu’daki bir çok termal suyun eski Romalılar ve Yunanlılar tarafından kullanıldığı kaynaklardan anlaşılmıştır. Bunların içinde en önemlisi Bursa eski adıyla Prussia dır. Tarihte bu yöre çok ilginç tarihsel bağlantılar ile başlı başına kutsal kabul edilir. Bursa General Hannibalın Bythinia kralı Prussias’a yaptığı dostça bir ziyaret sırasında kurulmuş, Prussias ismi verilmiştir. Yunan Kralicesi Theodora 525 yılında 4.000 kişilik maiyeti ile birlikte burayı ziyaret etmiş. Daha sonra Kral 6. Konstantin eşiyle birlikte 797 yılında tedavi amacıyla bu yöreye gelmiştir. Tarihsel önemi bu kadar eskiye dayanan değer şehirler gibi Bursa da birçok değişiklikler geçirmiş, sırasıyla Yunanlılardan Romalılara ve Türklere geçmiştir. 1326 yılında Osman Beyin ölümünden hemen önce Türkler tarafından fethedilmiş ve ondan sonraki birçok yıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğunun başkentliğini yapmıştır.
Tarihi çok eskilere dayanan kaplıcada 14. Yüzyılın ikinci yarasında Büyük Kükürtlü –Erkekler Hamamı kısmı Sultan I. Murat-Hüdavendigar Gazi (1359-1384) tarafından yapılmıştır. Hamamın ilk planı Klinghardt tarafından çizilmiş, düzenli bir çalışma olduğu belirtilmiştir. Murat Hüdavendigar, Hüdüvendigar Vakfı adı altında hamamı işletmeye başlamıştır. Zengin, fakir tüm halk ücret ödemeksizin banyo yapabilmiştir.
Sultan II Beyazıt (1481-1512) Küçük Kükürtlü Kadınlar Hamamını yaptırmıştır. Ayrıca Erkekler Hamamına camekanlı bir bölüm ekletmiş, eğimli bir kubbe inşa ettirmiştir. Böylece camekanlı bölüm duvarlarını ve kubbenin kasnaklarını kesme taşla inşa ettirmiştir. Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) bir Gut atağı sırasında bu banyolara gelmiş ve iyileşmesinin anısına Kükürtlü kaynağının üzerindeki kubbeyi kurşunla kaplatarak ikinci bir kasnak yaptırmış ve kubbenin meylini azalttırmıştır. Bu arada1536’da camekanlı bölümün de kurşunla kaplatıldığı anlaşılmıştır. Soğukluğun kapısını da silmelerle örttürerek muhteşem bir duruma getirmiştir.
1598 yılında banyoların yönetiminde değişiklik yapılarak ücretli duruma getirilmiştir. Bu şekilde kişisel kazanç sağlanır duruma geçmiştir. Bursa’lılar bu durumdan hoşnut kalmayarak Kadıya başvurmuşlardır. 1616 yılında Bursa Kadısı olan Rıza Efendi uzun bir duruşma yaparak sonradan eklenen yapıları yıktırmış (Dükkanlar, Camekanlı kısmı), hamamı eski durumuna getirmiş ve halkın parasız yıkanmasını sağlamıştır. Kazancı kesilen zengin Bursa’lılar bu olayı İstanbul’a Saraya götürmüşlerdir. O zamanki Sultan I.Sultan Ahmet’den bir ferman almayı başararak yıkılan dükkanları yıkıldıktan 5 ay sonra yerine yeniden yaptırarak halktan para almaya başlamışlardır. 1617 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurşunla kubbe ve camekan kısmı büyük bir tamir görmüştür.
Resimler İçin Fotoğrafları Tıklayın

İnkaya (Bursa)

Bursa’nın kuzeyindeki Oyukçınar Mahallesi’ne adını veren çınar ağacı 18,2 metre gövde genişliği ile Türkiye’nin en büyük ağacıdır. Halkalı ve Dudaklı Çınarı ile, her yıl içinde leyleklerin yuva yaptığı Kiremitçi Çınarı, Osmanlı ile yaşıt Bursa çınarlarıdır.
Çekirge’de Uludağ yolu üzerindeki İnkaya köyünde, aynı adla bilinen 598 yaşındaki çınar, dünyaca ünlüdür. Adını, Osmanlı Devleti’nin ilk köylerinden biri olan Uludağ Yolu üzerindeki İnkaya Köyü’nden alan çınar ağacı 13 ana kola sahiptir. “İnkaya Çınarı”nın boyu 35 metredir. Dallarının kalınlığı 3-4 metreyi bulan çınar 9.2 metrelik çevresiyle Türkiye’nin en yaşlı ağaçlarından biridir.

İnkaya Köyü ve İnkaya Çınarı

Bir önce ki yazım Uludağ Milli Parkı hakkındaydı, Bursa’dan Uludağ’a çıkarken muhakkak ki yol üzerinde uğranır ve şuanda ağaçtan tabelasında yazdığına göre 600 yaşında ki bu İnkaya Çınarı Türkiye’nin belki de Dünya’nın en yaşlı yaşayan ağaçlarından biri durumunda.
İnkaya Çınarı tür olarak Platanus Orientalis kısaca Doğu Çınarı olarak geçmekte ve resimlerde göreceğiniz tabelada yazdığına göre boyu 35 metre, çapı 3 metre ve çevresi 920 metre olan devasa bir çınar ağacı.İnkaya Çınarı ismini bulunduğu İnkaya Köyünden alır.
İnkaya Köyü, Uludağ yolu üzerinde yer alan, tam olarak kilometresini bilmediğim ama çok uzakta olmayan güzel bir köydür, İnkaya Köyünü önemli kılan ise 600 yaşında ki İnkaya Çınarı.İnkaya Köyüne bu devasa çınar ağacını görmek ve kahvaltı yapmak için uğrayabilirsiniz.Resimlerde de görebileceğiniz gibi köy kahvaltısı ve aile çay bahçesi mevcuttur.Ayrıca İnkaya Köyüne ait hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar ve standlar da mevcuttur.Yine İnkaya Köyünde bir de pazar kurulmaktadır ve bu pazarda İnkaya Köylülerinin ürünlerini bulabilirsiniz.Doğal ürünlerin tadı da bir ayrı güzel olmakta ve ahududunun tadı muhteşemdi.Bunların haricinde İnkaya Köyü modernleşmiş zamana ayak uydurmuş bir köy durumundadır.
İnkaya Köyü, Bursa Çekirgede olduğu gibi bir de Bursa Karacabey de de bulunmaktadır.Eğer google’dan haritaya bakarak gelmeye çalışırsanız bir  karışıklık olmasın, çınar ağacının olduğu İnkaya Köyü Çekirge semtinde, Karacabeyde değil.
İnkaya Köyüne özel aracınızla gelebilirsiniz, eğer Uludağ yolunda boş yer varsa oraya park edebilirsiniz, ama içeri girmek isterseniz de otoparkı mevcuttur, tabi girmek çıkmak ayrı bir dert baştan onu söylüyeyim.Belediye otobüsleri ile de gelinmekte, tam olarak kaç numara gidiyor öğrenemedim ve hangi saatler kalkıyor öğrendiğimde bu yazıyı güncelleyeceğim.
Sonuç olarak İnkaya Köyü ve İnkaya Çınarı görülmeye değer bir mola noktasıdır.600 yıllık devasa çınar ağacının gölgesinde çay içip gözleme yiyerek sohbet etmenin tadı da bir başka güzel olsa gerek.Bu arada çınarın bazı dallarına destek koymuşlar, e haliyle o kadar olsun sen de 600 sene yaşa kim bilir sana ne destekler koyarlar.Keyifli bir gün geçirmek isteyenlerin ve Uludağ’a çıkarken mola vermek isteyenlerin mutlaka uğraması dileğiyle iyi eğlenceler dilerim.
http://www.seyyahcelebi.com.tr/inkaya-koyu-ve-inkaya-cinari.html
Diğer fotoğraflar için resmi tıklayın.

FOTOĞRAF KÜRESİ 1
FOTOĞRAF KÜRESİ 2